Özledim ağustos yağmurlarını

"Tabii bir iki milyon nüfuslu, her yer yeşillik ve ormanlarla dolu olunca İstanbul’un havası da, şiirlere konu olan güzelliği de dillere destan olacaktı. Ağustos yağmurlarının güzellik sebebi muhtemelen yerleşim yerleri ve arabaların azlığına karşın ormanların bolluğu idi..."

Güncelleme:

Ağustos aylarında, yarı zamanda İstanbul’da yağmurlu, gök gürültülü, şimşekli günler yaşardık, tam da yaz yağmurları dediğimiz şekilde... Bunaltan sıcaklar, aşırı kuraklık gibi konuşmalar var mıydı, hiç anımsamıyorum 50 ve 60’lı yıllarda, hatta sonrasında da...

Çocukken gök gürültüsüyle şimşek çakma arasındaki zamanı ölçerdim geceleri, geliyor mu bulutlar, gitmeye başladı mı diye. Çocukluk işte gidiyorsa bulutlar uykuya daha rahat dalardım.

Tabii bir iki milyon nüfuslu, her yer yeşillik ve ormanlarla dolu olunca İstanbul’un havası da, şiirlere konu olan güzelliği de dillere destan olacaktı. Ağustos yağmurlarının güzellik sebebi muhtemelen yerleşim yerleri ve arabaların azlığına karşın ormanların bolluğu idi. Ne demişti şairler değişik çağlarda, “Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır (tüm acem-İran-mülkü feda olsun tek bir taşına)” derken Nedim, “Ömrüm oldukça keyif tahtına gönlünce kurul, sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer” demişti Yahya Kemal şiirlerinde.

Bugün ise bu satırları yazarken, aşırı sıcaklardan bunalmamızın ötesinde kuraklığın ve aşırı hava olaylarının getirdiği olumsuz sonuçların da geleceğe dair hiç de iyi sinyaller vermediğini, özellikle genç nesiller için endişe taşıdığımı söylemeliyim.

Sera gazları, aşırı hava olayları ve değişen doğal döngüler

Greenpeace Bülten 186’ncı sayısında “Aşırı hava olaylarının artış eğilimi, yağışlar ve sıcaklar bir taraftan sel felaketleri diğer taraftan kuraklıklar ve orman yangınları. Küresel sıcaklıklarda beklenen artış tüm meteorolojik olayların afet seviyesine çıkması ihtimalini de beraberinde getirmekte” denilmekte.

Dergide Berk Butan imzalı yazıda şöyle denilmekte; “Gezegenin doğal döngüleri insan kaynaklı iklim değişikliği ile birleşince aşırı hava olaylarının ölçeği ve şiddeti büyük ölçüde artıyor. Atmosferdeki sera gazı konsantrasyonları dengelenip azaltılana kadar da bu artış devam edecek.

Çözüm ise bilime kulak vererek, olası olaylara karşı bugünden önlemler almak ve zarar görebilirlik düzeyimizi azaltmak. İklim krizine bağlı bu olayların gerçekleşme ihtimalinin azaltılması için 2050 yılına kadar küresel çapta emisyonların net sıfır seviyesine inmesi şart. Türkiye’nin ise 2030 yılında kendine yüzde 35 emisyon azaltma hedefi koyması ve bu konuda hemen harekete geçmesi gerekiyor.”

Harekete geçilip önlemler alınmadığı takdirde, özellikle genç nesillerin, hayal dahi edemeyeceği aşırı hava olaylarının yaşayacağıdır... El Nino’lar, La Nina’lar, Eyyam-ı Bahur’lar ve kim bilir daha neler iklim literatürüne gireceklerdir.

Yaşıyoruz görüyoruz iklimler giderek değişmekte dünyamızın her köşesinde, nedir bunun nedeni diye sorulduğunda, ülkelerin karar vericilerinin ara ara yaptığı toplantılar paneller sonrasında sebep bulundu: “Sera gazı emisyonlarında gözlenen artış, başta kömür olmak üzere fosil yakıtlarının yakılması, atmosferdeki karbondioksit oranındaki artmasındaki ana sorumlusu.!”

Sebep sera gazı emisyon artışı ise bunu önlemenin yolları vardır da niye düşünülmüyor yıllar yılı devamlı toplantılar, paneller, iklim aktivistlerinin dünyada ses getiren çabaları, uğraşlarına rağmen, neden acaba?

Sebebi para, daha çok para, milyonlar yetmez milyar dolar kazançlar azalmasın mı diye, sınırsız doyumsuzluk mu, paralelinde dünya nüfusunun hızlı artışı, enerjiye daha fazla ihtiyaç duyulması, orman alanlarının yok edilerek imara ya da başka kullanımlara açılması mı, belki de hepsi. ( Dünyanın yüzde 1’lik en zengin kesimi yaklaşık yedi milyar kişiden iki kat daha fazla gelire sahip).

Bilinmeli ki, özellikle sera gazı artışının sebebi olan sanayileşmiş Batı ülkeleri öncülüğünde, planlı hedefli çok ciddi önlemler alınmazsa İklim değişikliğinin etkisi sıcaklıklardaki artıştan ibaret olmayacak, kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi aşırı hava olaylarının sıklığı ve etkisinde artış, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselme, buzulların erimesi gibi etkenler sonucunda bitkiler, hayvanlar ve  ekosistemlerin yanı sıra insan toplulukları da ciddi risk altındadır.”

Çözüm var mı?

Son zamanlarda, hatta bu satırları yazdığım günlerde Doğa Haykırıyor, insanlığı çözüme davet ediyor, nasıl mı, anormal hava koşulları ile, aşırı sıcaklık, kuraklık, sel heyelan ve ani değişiklikleri ile.

Bakalım mı bilim neler öneriyor;

Enerji: Talebi yöneterek, karbon emisyonlarını azaltmak en hızlı ve masrafsız yol.

Yenilebilir Enerji: Mevcut teknolojiler ile 2050’ye gelindiğinde küresel enerji talebinin neredeyse tümünün yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması mümkün.

Ormanların Korunması: Toprak kullanımı emisyonlarını durdurmaya yönelik etkili eylemlerin harekete geçmediği durumda, iklim çözümlerinin başarı olasılığı çok alt seviyelere düşebilir.

Çözüm önerileri uygulanabilir mi?      

Nasıl…?

 Başta batılı gelişmiş ekonomilere sahip ülkeler olmak üzere tüm dünya ülkeleri kararlılıkla aynı anda çözüm önerilerini yürürlüğe koyup çok sıkı takip ederse, belki…

Ülkelerin karar verici siyasi organları, ülke bütçelerinden bile yüksek bütçelere sahip olan çok uluslu şirketler, dolar milyarderleri birlikte acaba bilim adamlarının tüm önerilerini kuvveden fiile çıkartarak, kazançlarının azalmasına razı olarak, el birliği ile dünyamızı bugün ve gelecekte yaşanacak hale gelmesini sağlarlar mı?

Dikkat, konu para ve güç olunca, mümkün mü sizce?

Deniyor ki, “Küresel iklim değişikliği etkilerini azaltmak için bireylerin yapabileceği pek çok şey var. Örneğin,  hükümetler üstünde sürdürülebilir politikalar üretmeleri, baskı oluşturmaları,  yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi gibi. İklim aktivistleri ve bazı gönüllüler dışında var mı, varsa “ para ve güç” karşısında ne kadar etkin olabilirler.

  N E T İ C E

Aşırı sıcakları, kuraklığı, sel felaketlerini, kaybolan ormanları  tüm dünya izliyor, peki var mı bir değişiklik ya da belirtisi... Umarım ve dilerim 2023 bitmeden görürüz.

Yoksa gelecek nesilleri bırakın, önümüzdeki birkaç sene nasıl geçek, o bile meçhul.

Son söz, Su savaşları da belki pek yakında…! 

Ugandalı İklim aktivisti : Vanessa Nakate

Takdire şayan, insanlığın minnet duyması gereken harika gönüllü insanlarda mevcut dünyamızda.  İklim değişikliği sorununa dair farkındalık yaratmak, bu sorunun tanınması ve ele alınması için eylemler yapmak ve iklim mücadelesi vermekte olan bu insanların çabaları çok değerli.

Son günlerde dikkatimi çeken bir isim görüyor ve okuyorum hikayesini, kim mi bu, Afrika’nın sesi olmuş, Ugandalı iklim aktivisti Vanessa Nakate.    

Özledim ağustos yağmurlarını resim: 0                

2021’de Time’a  kapak olan Vanessa Nakate

Daha 15 yaşında iken dünyanın tanıdığı “Hepimiz aynı fırtınadayız ama hepimiz aynı gemide değiliz” sözünün yankılandığı İsveçli aktivist  Greta Thunberg’den (2018) esinlenerek 2019 yılında Uganda, Kampala sokaklarında düzenlediği bir protesto ile başladı iklim adaletini savunmaya ve her hafta harekete devam ederek tanınan bir yüz haline geldi. Zira son yıllarda artan orman tahribatları ve kuraklık tarımı zora sokuyor ve Uganda halkına dayanılmaz günler yaşatıyor.  15 Yaşındaki İsveçli genç kızın dediği gibi aynı gemide olmayan Uganda batmak üzere. 

2022’de UNICEF iyi niyet elçisi olarak atanmış ve Unicef ile seyahatlere başlamıştı. İlk seyahatini de son 40 yılın en kötü kuraklığını yaşayan Kenya’ya yapmıştı

Vanesa’yı dünyaya tanıtan, İsveçli Greta gibi bir deyişi ile olmuş, tüm dünya medyasında bu sözü manşetlere taşınmıştı; “Sadece bir fotoğrafı değil bir kıtayı sildiniz”.

Davos’da diğer iklim aktivistleri ile birlikte fotoğrafı çekilir. Ancak Vanessa Nakate fotoğraftan silinerek yayınlanır.

Özledim ağustos yağmurlarını resim: 1

Fotoğrafın orijinali Vanessa’lı…

Bu da yayınlanan fotoğraf... Vanessa silinmiş.

Özledim ağustos yağmurlarını resim: 2

Vanessa söylemine şöyle devam eder; ”Hayatımda ilk defa ırkçılığın ne demek olduğunu anladım, Bunu hak etmiyoruz. Afrika en az karbon salan ülkelerden ama iklim krizinden en çok etkilenen de biziz. Seslerimizi silmeniz hiçbir şeyi değiştirmez. Hikayelerimizi silmeniz hiçbir şeyi değiştirmez “. 

En az karbon salan Afrika,

En fazla iklim krizinden etkilenen ise yine biziz…

7 Ağustos 2023

Heybeliada

Etiketler Fethi Denizmen
Yorumlar
Kalan Karakter 800
Lina Atehortua
Dear Fethi, what an amazing article, I wish we could get it on other media so this subject gets more coverage. We all, in every latitude are facing the same issues. I was born and raised in Medellin, Colombia, "the city of eternal spring." In the 80s, newspapers had a memorable headline when we experienced 26 degrees Celsius; that day we felt we were "boiling." Nowadays reaching 30-32 degrees isn't strange. Sadly, as you point out, world and local leaders don't believe we need to worry and act. Im afraid it's a lost cause to fight for climate change. Sorry to be so negative and hopeless, but younger generations need to prepare for some rough times ahead.
Alev Berrak
Yine çok güzel bir yazı, elinize sağlık… Eskiden yaz bitmesin, hep yaz olsun isterdik, şimdi yaz bitsin de bu sıcaklar gitsin artık diye dua ediyoruz. İklim krizi artık hepimizin hayatının net bir parçası. Aslında geminin dışında da kimse yok bence. Diyelim ki iklim krizinden daha az etkilenen bir bölgede yaşıyorsunuz, zaman içinde o tarz yerler o kadar büyük göç dalgalarıyla karşılaşıcak ki ya kalabalıklaşan nüfusla oralarda da yaşam zorlaşacak ya da o ülkelerin hükümetleri başka alanlara kaydırabilecek kaynaklarını göç dalgasıyla mücadeleye harcayacak. Herkes kaybedecek. Her şey çok net artık ama herkes hala adım atmamak için diretiyor maalesef.