Kendine zarar verme dürtüleri ve kurtulabilme

"...Yapılan araştırmalara göre, psikotik bozukluklar, depresyon, yeme bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu ve sınır durum kişilik bozukluğu olan bireylerde kendine zarar erme davranışının daha sık görüldüğü tespit edilmiştir..."

Güncelleme:

Çevremizde, işyeri ve aile ortamında rastlarız bazı kişilere, her yaşanan olayda onlar hep mağdur olmuşlardır. “Ama ben ne olacağım, nedir bu çektiğim, şimdi ben ne yapacağım” gibi serzenişler duyarız onlardan...

Bunlar aslında bir mağduriyet yaşamamıştır, kendilerine de pek zarar vermezler, ancak çevresindekilerde ilgi yaratmaya, sen haklısın, üzülme, hallolur, merak etme gibi sözler duymaya şartlanmışlardır. Onlar hep masumdur, olumsuz şeyler hep başkalarının hatası yüzünden meydana gelmiştir. Yaşanan her neyse bunu hak edecek bir şey yapmamışlardır. Bunlarda empati eksikliği baskındır, kendilerini başkalarının yerine nasıl koyacaklarını da unutmuşlardır.

Ruh sağlığı literatürüne girmiş midir bu tip kişilikler bilmem, ancak hem mağdur edildiğine inanıp, hem öfkeli, asabi, ani parlayan kişilerin, genelde çocukluktan gelen travmatik dürtülerle kendine zarar vermesi literatürdedir. Tırnak yemek, saç yolmak, deriyi çimdiklemek, dudak ısırmak, kendine vurmak, bir yerini yakmak hatta kesmek gibi tipik kendine zarar verme davranışları arasındadır. İntihar niyeti taşımayan kendine zarar verme davranışı, pek çok ruh sağlığı problemiyle birlikte görülmektedir.

Yapılan araştırmalara göre, psikotik bozukluklar, depresyon, yeme bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu ve sınır durum kişilik bozukluğu olan bireylerde kendine zarar erme davranışının daha sık görüldüğü tespit edilmiştir. Ayrıca, çocukluk döneminde istismara uğrayan bireylerde kendine zarar verme davranışına daha sık rastlandığı belirlenmiştir. Özellikle duygusal acılarına bir anlam veremeyen kişiler, bu acılarını eyleme dökerek dürtüsel bir şekilde kendi bedenlerine zarar verebilirler.

Kendine zarar vermede en çarpıcı örnek Hollandalı izlenimci ressam Vincent Van Gogh (1853-1890) tarafından yapılmış olan “Kulağı Bandajlı Oto portresi”  kendi kulağını kesmesi hikayesidir.

Fransa’nın güneyindeki, Provence bölgesindeki, Arles kasabası sanatçılara ışığı ve peyzajı ile her zaman ilham vermiştir. Konunun kahramanı (!) Van Gogh hayatının son demlerinde burada tam 15 ay geçirmiş ve yaklaşık 300 tablo yapmıştır.

Şubat 1888’de, Van Gogh Arles’e yerleşir. Mevsim yaza döndüğünde Fransız post-empresyonist ressam Paul Gauguin’i (1848-1903) Arles’e davet eder. Gauguin daveti kabul edince Van Gogh arkadaşlık ve sanat kolonisi kurma düşüncesinin gerçekleşeceğini ümit etmişti.

Kendine zarar verme dürtüleri ve kurtulabilme resim: 0

Ziyareti beklerken ağustos ayında ayçiçekleri tablosu yapar, bir vazoda buket halinde. 

Daha önce kiralamış olduğu Sarı Ev için iki yatak satın alır ve dekorasyona başlar. Uzun bekleyişler sonrası Gauguin 23 ekim1888’de Arles’e gelir ve birlikte resim yapmaya başlarlar.

Aralık 1888’de birlikte Montpellier’e gittikten sonra aralarındaki ilişki bozulmaya başlar. Gauguin’e hayranlık duyan Van Gogh kendisine eşitmiş gibi davranmasını ister ancak Gauguin’in küstahlığı ve baskın karakteri Van Gogh’u hayal kırıklığına sürüklemekteydi. Aralarındaki tartışmalar çok sık olmaya başlamıştı.

Van Gogh giderek Gauguin’in kendisini terk edeceğinden korkar, zira aşırı bir gerilim başlamıştır aralarında. Kriz had safhaya tırmanmıştır. Bir gece ise bu tartışma büyür ve Van Gogh sinirlenerek bir ustura alır ve arkadaşı Gauguin’e doğru hamle yapar. Gauguin geri çekilince sinirlenen Van Gogh birden kendi kulağının bir kısmını keser ve “Kulağı kesik sanatçı” olarak tarihe adını yazar.

Kendine zarar verme dürtüleri ve kurtulabilme resim: 1

62 Günlük birliktelik sona ermiştir, 23 Aralık 1888’de Gauguin ilk trenle Paris’e geri döner. O günden sonra ikisi birbirini hiç görmese de yazışmaya devam ettiler.

Olaydan on beş yıl sonra Gauguin o gecenin arka arkaya fiziksel olarak tehdit içeren davranışlara sahne olduğunu iddia etmiştir.

27 Temmuz 1890’da 37 yaşında iken Van Gogh bir altıpatlar ile göğsünden yaralanır, kendini vurduğu ön görülse de olaya şahit kimse olmaması ve silahın bulunamaması ölümün cinayet olabileceği kuşkusu doğurmuştur. Tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamış ve 29 temmuzda hayata veda etmiştir.

Kendine zarar verme dürtüsü

En sık rastlanan intihar niyeti taşımayan kendine zarar verme davranışının nedenlerini araştıran nörobiyolojik çalışmalar dopamin, serotonin ve opiat (-Opioid- haşhaştan elde edilen, morfin içeren, kişiye gevşeme etkisi veren, kişide zamanla bağımlılık oluşturan ağrı kesicilerin içinde bulunduğu sınıfın adı) seviyelerindeki düzensizliklerle alakalı olabileceğini tespit etmişlerdir. Özellikle, serotonin miktarının azalması öfke ve depresyon duygulanımlarının artmasına neden olduğu tespit edilmiştir. Kendini kesen kişilerin öfkeli, dürtüsel, kaygılı ve agresif olmalarını beyindeki serotonin seviyesindeki düşüşe bağlı bulmuşlardır.

Van Gogh’da da Gauguin’in ani gidişinin yarattığı dürtü ile, altta yatan nedenlerin de canlanması ile kulağını keserek kendine zarar vermiş olabilir.

Geçenlerde BBC Türkçe yayınında 16 yaşındaki bir kızın kendine zarar verme dürtüsünden nasıl kurtulduğunu kendi anlatımıyla okumuştum. 

“Kendime zarar vermeye 16 yaşında başladım. Özgüven eksikliği yaşıyordum, hiçbir yere sığmıyormuşum gibi bir duygu hissediyordum. Kimliğim, kim olduğum konusunda sorunlar yaşıyordum. Annem hep benim için endişe ediyordu. Sonra çok ketum biri oldum, durmadan dışarı çıkıyor ve içki içiyordum.

Bu öfkemle ilgiliydi. Öfkemin çoğunun kendime yönelik olduğunu fark ettim. Yardım istemedim çünkü dikkat çekmek istiyormuş gibi görünmek istemedim. Görülmek istiyorsun ama kendine zarar verdiğin için ilgi gösterilmesini istemiyorsun.

“Geçen yıl boyunca öğrendiğim bir şey var. İhtiyacınız olan desteği almak sadece birkaç dakikalık cesaret gerektiriyor. Bunu hak ettiğini hissetmene gerek yok, ihtiyacın olduğunu bilmen yeter. Daha iyi bir hayat yaşamak için terapi üzerine çalışıyorum. Yürümek benim için harika bir araç, zihnimdeki şeyleri kabullenmemi, onlara alışmamı sağlıyor” diyor.

Kendine zarar verme davranışından nasıl kurtulunur?

Bir dürtüdür genelde kendine hatta başkasına zarar verme davranışı, haksızlığa uğradığını düşündüğünde, çocukluk travmalarını bir şeyleri tetiklediğinde, ani parlayan öfkeli kişiliğe sahip olunduğunda, bir şeylerin doğru gitmediğine dair uyarı hissettiğinde ortaya çıkabilmektedir. Kendine zarar verme bir bakıma bir iletişim biçimidir, fiziksel acıya dönüşebilen duygusal acıyı da ifade eder.

Ne yapabilirsin dürtü geldiğinde, aslında çok anidir, karar vermende ani olmalıdır; en iyisi açık havaya, sokağa çıkabilmek kalabalığa karışıp yürüyüş yaparak, derin nefesler alarak kendine gelebilmek.

Nelerin bu dürtüleri verdiğini, hatta kendini anlatan şeyleri yazıya dökmen, yazmak, sadece kendine, kimseye okuman gerekmez, seni rahatlatabilir. Aynaya, duvarlara vuracağına dürtünü yüksek sesle bağırarak, yumuşak objelere mesela bir yastığa vurarak giderebilirsin.

Güven duyduğun, seni anlayan ve dinleyen yakın biri ile bu duygularını dertleşmen de iyi gelebilir. Stres topu ve oyun hamuru da dürtünüzü bastırmada yardımcı olabilir.

Duygularını içinde saklama, gizli kişiliğin sana ne yararı olabilir ki, insanoğlu paylaşmakla kendini iyi hissedebilir. Vur dışarı duygularını, anlat, rahatla ohh de.

En iyisi hissettiklerinin geçmediğini, kendine zarar verme dürtüsünün yoğunluğundan kurtulamadığını düşünüyorsan yardım almak, terapi görmek, bir psikolog ve/veya psikiyatra danışmak.

11 Kasım 2023

Suadiye

 

Etiketler Fethi Denizmen
Yorumlar
Kalan Karakter 800
Ersin Yildirim
Her insanın zaman ⏱ zaman bunalmış,bazı yaşadıklarını kaldiramamasi gayet normal.Bu bazı kişilerde kısa,bazı kişilerde uzun sürebilir.Eger bir ugrasiniz mesgaleniz varsa,bunu atlatmaniz daha kolay olabilir. Güvendiğiniz biriyle deşarj olmanız,rahatlık verebilir.insanlarin üstüne fazla varmaya gelmiyor.Hele şimdi herkes depresyonda.pisikologa da gitseniz ,birazda yapabildiğimiz kadar kendi doktorumuzda kendimiz olmalıyız.kimbilir o pisikologlarinda ,ne psikolojik sıkıntıları vardır.guvendigimiz iyi gelen bir arkadaşla konuşmak da iyi ama ,her kes kendi yaşadığını bilir.
Cemal Çalımer
İlginç bir konu psikoloji derslerinden hatırlıyorum vücudundaki organları fazlalık olarak görenler var bunları operasyonla aldırıp rahatlayalar kayda geçen olaylar eline sağlık Güzel bir yazı olmuş