Velázquez’in Nedimeler Tablosunun Alameti Farikası

Picasso Müze Binası zaten başlı başına görülmesi gereken bir yapı. Picasso’nun eserlerini çocukluğundan başlayarak izlemek tam bir ders niteliğindeydi.

2000 yılında en çok görmek istediğim şehirlerin başında gelen Barselona’ya gitme fırsatım oldu. Şehir alışkın olduğum tüm Avrupa şehirlerinden başkaydı. Deniz kenarında yer alması bir şehrin başına gelebilecek en güzel şey bence. Mimarisi, müzeleri, parkları, yemek kültürü ve şehirlilerin rahatlıkla okunabilen yaşam felsefesi, bu güzel şehri diğerlerinden ayırıyor.

Şehirde 8 gün geçirdiğim için görmek istediğim her şeyi deneyimledim. Gaudi’nin eserleri, Picasso Müzesi ve şehrin yemek kültürü benim için listenin ilk üçüdür.

Picasso Müze Binası zaten başlı başına görülmesi gereken bir yapı. Picasso’nun eserlerini çocukluğundan başlayarak izlemek tam bir ders niteliğindeydi. Çok genç yaşlarında yaptığı insan portreleri, hayvan resimleriyle, görüleni olduğu haliyle aktarma konusunda ne kadar başarılı olduğunu zaten gözler önüne seriyor. Doğuştan yetenekli! Eserlere baktığınızda Picasso’nun tüm yaşamı boyunca aralıksız çalıştığını ve sürekli ürettiğini görebiliyorsunuz.

Müzenin üst katında genişçe bir salonda birbirinin türevi bir seriye denk geldim.

Velázquez’in Nedimeler Tablosunun Alameti Farikası resim: 0

Seri bir şeyler anlatmak istiyordu tabi ama anlayana... Bu salon İspanyol ressam Diego Velázquez (1599-1660) tarafından yapılan Nedimeler, Las Meninas tablosunun yaklaşık 300 sene sonra, farklı bir yorumla, Picasso tarafından yeniden ele alınmasını içeren tablolardan oluşuyordu. Picasso Müzesini ön çalışma yapmadan elin cebinde gezmek gerçekten biraz cahilce olur. Sanırım 44 tanesi bu müzede olmak üzere, Picasso orijinal resimdeki karakterleri kâh tekil kâh ikili kompozisyonlar olarak ele almış ve 58 adet varyasyon yaratmış.

Velázquez’in Nedimeler Tablosunun Alameti Farikası resim: 1

Finalize ettiği tablosunda da renk kullanmamayı tercih etmiş.

Bundan tam 4 ay sonra tekrar bir fırsat oluştu ve Madrid’e gittim. Barselona bu kadar büyüleyici ise başkent kim bilir neydi? Aslında iki şehir arasındaki kıyas İstanbul ve Ankara ile değerlendirildiğinde çok da farklı değilmiş. Barselona ve İstanbul ne kadar pırıltılı ve dişi bir şehir ise Ankara ve Madrid de bir o kadar eril. Yalnız barındırdığı müzeler ve sanat eserleri tek başına Madrid’i seyahat edilecek şehirler listesine sokar. Ülke geçmişinden bu yana öyle sanatçılar yetiştirmiş ki ve bu işin bir sürekliliği de var. Adeta yağmurdan kaçarken doluya tutunuyorsunuz. Gaudi’nin binasını gezerken bir katta da Goya sergisiyle karşılaşabiliyorsunuz.

Madrid’teki en kıymetli iki müze Prado ve Reina Sofia. Prado Müzesini gezerken, varlığından habersiz, Velázquez‘in Las Meninas tablosu bana göz kırpıyordu. Başındaki kalabalıktan orada bir şeyler olduğu belliydi. Tek başına bakıldığında teknik olarak hakikaten büyüleyici bir tarafı vardı. Picasso’nun da bu tabloyu versiyonlarca çalıştığı geldi aklıma.

Velázquez’in Nedimeler Tablosunun Alameti Farikası resim: 2

Nedimeler (Tablo)

Tuval üzerine yağlı boya olarak yapılan tablo, 321×281 cm ölçüsünde. Öncelikle tablonun isminin anlamı Las Menias soylu bir aileden gelen ve küçüklüğünden itibaren sarayda prensesin hizmetinde bulunan ve yetiştirilen kişiler için kullanılır. Tabloda da Prenses Margarita’nın sol yanında hafif diz çökmüş Doria Agustina Sermiento ile sağ tarafında Doria İsabel de Velasco bu görevde bulunanlardır. Bu üçlü dışında resimde altı kişi daha vardır. Resmin sağ köşesinde köpeğin üzerine ayağı ile basmış olan cüce Nicolas de Pertusato diğer cüce Maribarbola, cücelerin arkasında yer alan kişiler ise Doria Marvela de Ullona ve bir de erkek saray hizmetlisi. Kapının merdivenlerinde yüzü hafifçe izleyiciye dönük olan ise saray görevlilerinden olan Don Jose Nieto Velázquez’dir. Tablonun en solunda şövelesinin önünde, ayakta duran kişi ise sanatçı Velázquez’dir.

Bu Tabloyu Bu Kadar Önemli Kılan Neydi?

Velázquez’in Nedimeler’i sanat tarihinde tüm zamanların en itibarlı ve etkileyici resimlerinden biri olmuştur. Eser resim içinde resimler barındırmakta. Şöyle ki arka duvarda asılı olan bir ayna ve bu aynada yansımasını gördüğümüz iki kişiye rastlamaktayız. Bu kişiler İspanyol Kralı 4. Philip ve eşi Mariana’dır. Ressam portrelerinin yapılması için poz veren kral ve kraliçenin resimlerini yapmaktadır. Resmin solunda tualin karşısında hem seyirciye aynı zamanda da kral ve kraliçeye bakan ressam da Velázquez’in ta kendisidir. Resmin geri kalanında da anne ve babasını izlemeye gelen prenses, nedimeleri, saray soytarısı yer almakta.

Resmin dönemi içerisinde değerlendirildiğinde bu kadar geniş bir etki yaratmasının başlıca sebebi gerçek ile yanılgı arasında fark edilmez bir çizgide durması ve seyirciye farklı noktalarda farklı perspektifler sunmasıdır.  En çarpıcı özelliği ise seyircinin kendini resimdeki karakterlerden biri olarak hissedebilmesidir. Kral ve kraliçenin durduğu noktadan resme hâkim olan seyirci aslında kral ve kraliçenin ta kendisidir. Dolayısı ile seyirci hem resmin içerisinde bir karakter hem de dışarıdan bir izleyicidir. Eserin ilginç özelliklerinden biri birden fazla odak noktası içermesidir. Bu çoklu odak noktaları ışığın ustaca kullanımı ile birbirinden ayrılır. Aynı zamanda kral ve kraliçenin yansımalarını gösteren ayna en uzak konumu göstermektedir. Bu şekilde resimde mümkün olandan çok daha fazla uzaklık ve derinlik betimlenmiş olmaktadır. Bütün bu çabanın altında yatan bence en önemli konu aslında Velázquez’in resmin bir zanaattan çok daha öte bir uğraş olduğunu kanıtlama çabasıdır ki bu görüş o dönemde şiddetle tartışılmaktaydı.

Picasso’nun versiyonunda ressamın kendisi resmin solunda kocaman bir figür olarak durmakta ve diğer tüm figürler ikinci plana atılmıştır. Onun eserinde kayıtsız şartsız tek hükümdar Velázquez’in kendisidir. Bu konum Picasso’nun her zaman talep ettiği, liberal ve modern bir toplumda özgür ve kendine güvenen bir sanatçının konumunu sembolize eder.

Sanat dolu günler dilerim….

Ebru ÇAĞIN

Beşinci Hikâye Uzun süren bir seyahatten döner dönmez ayağımın tozuyla bilgisayarımın başına geçtim. Postalar birikmiş, işler bir hayli yığılmıştı. Edebiyat Grubumuzdaki arkadaşlar durmadan yazmışlar ve bu yolda hayli mesafe kat etmişlerdi. Yazmalıyım ama soluksuz!

 

Etiketler Barcelona
Yorumlar
Kalan Karakter 800
Lütfü Alptürer
Feti gezi sineması bekçisi kör ömür kemerbuegazdan benim ilk okul arkadaşım babası refah denizaltısı şehit bir ast subay ananesi sonra bir subayla evllenmiş Kemerburgaz 32topcu alayı babamda orda subay sonra ömürü evden attılar ananem hep ömürle beraber oldum bir gün yıışbaşı bana sana ölü bir hindi verecek eve götür canlanacak dedi bende götürdüm evde akşam canlandı meğer sinemanın yanında merdivenli ev vardı orda bine deniz albayı arsada 6. 10 hindi beslermiş ömür birtane istemiş vermemişler oda mısırları bir geçi ispirtoda yatırıp hindilere yatırmiş bir klş geceli sinemada öldü bir geve evvel de beraber şarap içti idi çok soğuk gel bizde yat dedim gelmedi halbuki anamda onu severdi işiklar içinde uyusun
Fethi Denizmen
Ebru, yazını bir nefeste sabah kahvesi tadında okudum. Çok akıcı anlatımın, resimleri müzeleri bir mimar- sanatçı uzman dili ve görüşü ile anlatmana hem hayran kaldım hem seninle gururlandım. Barcelona’da 3 gün kalmamıza karşın Picasso müzesini es geçmiş olmamıza hayıflandım. Gaudi Tibudabu falan derken kaçırmışız. Bu arada bir benzetmeni de çok beğendim; “Barselona ve İstanbul ne kadar pırıltılı ve dişi bir şehir ise Ankara ve Madrid de bir o kadar eril.” Bu yazını sanatsever dostlarıma ileteceğim ve torunlarıma yazdığım yıllığa da koyacağım... Go Ebru go👍👏🌹