‘Ben gidiyorum’ Derse

Geçenlerde bir film izledim, aslında oldukça derinlikleri olan hayatın içinden çokça yaşanan bir konu irdelenmiş.

29 yıllık evli bir çift, pastoral bir hayat tarzı seçmiş, doğa içinde, yürüyüş alanları alabildiğine, denize çok yakın, gel git (med cezir) olayının yaşandığı İngiliz sahillerine has clifflerle dolu bir bölge. 29 yıllık bir beraberlik, şehirde yaşayan bir erkek evlat. Görüntü mutluluk her anlamıyla, biraz kadının erkeğe sık sık bindirmeleri ve karşısında sessiz, tepkisiz bir adam.

Kadın inançlı bir kişilik, o sabah kilise dönüşü eve yürür mutlu mesut, evde kocası ona yine çay yapacak, malum İngilizlerin de bizden öte çay alışkanlığı… Kadın ne kadar mutlu olduklarını söyleyerekten başlar konuşmaya, ama adam bir başka bakmaktadır karısına. “Ben gidiyorum” der aniden. Yakınlardaki bir kafe ya da başka bir yere gidecek herhalde diye düşünen yüz ifadesi belirir kadında. Meğer adam uygun bir an beklermiş bir senedir ilişkide olduğu kadının evine taşınmak için. Kadın şoklarda, ne kadar yakın bir ilişki sorusuna bile cevap alamadan adam hazır ettiği ufak bir çantasını alır ve o kadının evine gidiyorum diyerek evden ayrılır ve film derinliklerine dalarak konunun devam eder.

Eski zamanlarımızda, tabii kast ettiğim, milattan önce değil, sadece radyonun ve siyah beyaz sinema filmlerinin olduğu dönemlerde akşamları birbirimize uzun uzun gördüğümüz filmi anlatırdık tatlı tatlı çay kahve yudumlar ya da bahçede mehtaplı gecelerde çimenlere uzanaraktan…

Yok yok ben şimdi filmin devamı anlatmayacağım, her nasılsa adam evden giderken, nedendir bilmem, genelde çalışma hayatı ya hiç olmamış ya da çok kısa süreli çalışmış ve her türlü parasal işleri, fatura ödemelerini, vergi, banka işlerini kocasının yaptığı hiç bunlarla ilgilenmemiş kadınlarımız geldi aklıma. 

Aklına takılan bir konuda beyin kendi kendine çalışır herhalde ki bir gün tak aklıma geldi ve daha derinlere daldım.

Peki ne yapsın şimdi kadın, bozulan hayat, psikoloji, ani travma derken kapı çalınmış, ‘Size bir evrak var imzalar mısınız?’ Nereden bilsin ki bir haftada mal beyanında bulunmazsan icra geleceğini yazdığını evrakın. Faturalar, ödemeler, taksitler… Tabii yaşadıkça tecrübe (!) edine edine öğrenecek.

O zaman, her türlü durumu dikkate alarak ne yapacak kadınlarımız, hayatın içinde olacak, ev aile yaşamının gerektirdiği her şeyi bilecek değil mi? Nasıl mı, merak ederek, ilgilenerek ve finansal okuryazarlık öğrenmiş olarak parasını doğru yönetecek…

Mevcudunuzda ne var ne yok parasal anlamda, sor kocana tatlı tatlı samimi geçen sohbetlerinizde, notlar al, kadınca kafası daha akıllı ve akılcıdır, tasarruf meyillidir, öneri sun.

Aylık, yıllık bütçeleri birlikte yapsanız, mutlaka lüzumsuz harcamaları gözlemleyecek, tasarruf sağlayarak birikimleriniz çoğalabilecek.

Yatırımlarınız olabilir, ilgisiz kalmayın, ben yatırımdan anlamam demeyin, hem ortak akıl ile çok daha başarılı olarak yatırımlarınızı birlikte yönetebilirsiniz.  

Kar amacı gütmeyen organizasyonların sunduğu finansal okuryazarlık eğitimlerine gidin ve kendinizi devamlı mali konularda güncel tutunuz.

Duygusal mutluluklar da, acılar da yaşamımızın bir parçası, terk edilmek de, evli iken de sevgili iken de…

Aslında benim vurgulamak istediğim ve arzu ettiğim tüm kadınlarımızın her anlamda finansal okuryazar olmasına ilaveten, özellikli ekonomik açıdan kendine yeterli, ayaklara sıkı yere basan, kimseye ihtiyacı olmayan, hayatın içinde, bilgiye meraklı, özgür karakterli, çalışan, yönetimlerde yer alan çok güçlü olmasıdır.

Yakın gelecekte her kademe ve dahi üst yönetimlerde kadınların çok daha etkin olduğu bir dünyada kendimizi görmek dileği ile

Sevgi ile huzurla kalın, güçlü kalın.

Fethi Denizmen

Ağustos 2020, Heybeliada

Yorumlar
Kalan Karakter 800
Hülya İşlek
Hayika bir yazı, çok beğendim 👍