Dostum yalnızlık!

"...Biliyor musun dostum? Bir de paylaşmak var. Bu durumda paylaşmak panzehridir derler yalnızlığın..."

Gel bakalım buraya aslan yavrusu! Kurul şöyle başköşeye. Biliyorum, onlarsız yapamazsın; illa bir dilim beyaz peynir, iki üç parça salatalık, domates, sivribiber de olsun istersin. Kavuna da hayır demezsin. Haklısın, sen de yalnız olamıyorsun ben gibi. İşte bu yüzden arıyorum seni. Senin yüzünden ‘akşamcı’ diyorlar bana.  Neden akşamları dersen? Ben de bilmiyorum. Ama akşamları farklı oluyor; insanın benliğini bir hüzün sarıyor. Akşamlarda mı, yoksa insanın yalnızlığında mıdır hüzün? Pek emin değilim. Akşam insanların, eşlerin, dostların bir araya geldiği saatler; eğer, eşiniz dostunuz, bir insanınız yoksa o zaman kapılar birbiri ardınca yüzünüze kapanır. Kalın duvarlar örülür etrafınıza ve bu anlardan itibaren yalnızlığınızla baş başa olursunuz.

Bir de şöyle düşünürüm; bir sonu anımsatır gibidir akşamlar.   Bir anda bir bilinmezliğe, bir hiçliğe doğru akarsınız. Sonun korkusu içinize düşer.  İşte tam da burada yalnızlık insana acı verir ve çaresizliğiniz hüzne dönüşür. Ama etrafta yalnızlığını yalnızlıkla gideren bilge kişiler de var. Bunu nasıl becerirler bilmiyorum ama yalnızlık insanın salt gerçeği olduğunu söyleyerek onu kutsarlar, onunla barışık yaşamayı önerirler. Dünyaya yalnız gelir yalnız gideriz derler; önü de sonu da yalnızlık olan bir yapının esası da yalnızlıktır deyip kestirir atarlar ve yalnızlığı yalnızlığa yedirirler. Bilemediğimiz o kadar çok şey var ki!

Evet, belki de böyle, İnsan hüzün ve korkularını paylaşmakla aşmaya çalışıyor yalnızlığını..

Biliyor musun dostum? Bir de paylaşmak var. Bu durumda paylaşmak panzehridir derler yalnızlığın. Evet paylaşmak güzel de insanın tam gerçeği değildir bence. Paylaşmak bir afyon gibidir; insanın acısını dindirir, alışkanlık oluşturur. Ama sonrasında yalnızlık, insanın salt gerçeği olarak, gelip karşısına dikeliverir.

Neyse boş ver dostum! Her şey bir rüya, bir tılsım gibi sonuçta. Karşıtı bilinmezlik, bir hiçliktir yaşamın. Bu bilinmezlik, bu hiçlik duygusu ve korkusudur ki, bizi yaşama bağlar ve onun müptelası kılar. Paylaşmak bu yüzden güzeldir dostum. Yaşama karşı direncimizi arttırır;  acıları, korkuları dindirirken, sevgiyi dostluğu pekiştirir ve bizleri aynı kaderin yolcuları yapar. Evet, dostum kadehimizi dostluğa kaldıralım! Hiçbir şey bizim değildir bu viranelikte ve Şairin dediği gibi ‘eldekini yaşayalım!’    

Bilir misin? Bir zamanlar ben de anamın karnından çıkarak insanlar içine karıştım, Tıpkı önceki karındaşlarım gibi. Ben anamın beşinci çocuğu Mehmet. Babamın ise on birinci çocuğu. Anam kuma olmuş, Ana Hatun üstüne. On bir çocuk, iki kadın, bir er. Tam on dört can tamı tamına. Abalar, ablalar, bacılar, kardeşler. Ne yedik, ne içtik? Nerde yattık, nasıl uyandık? Anlatılması zor, bir mucize gibi arada geçen yıllar.  Adlarımızı unuturdu babam; karıştırırdı çoğu zaman. ‘Gelen rızkıyla gelir’; evlat bu, biri bakmazsa bir diğeri bakar! Çocuk güç, kudret; çocuk güvence, çocuk var olmak Anadolu topraklarında...    Kimimiz ırgat, kimimiz rençper, kimimiz “Alamancı” oldu ben gibi. Kızlarımız karı, kuma… Hepimiz bir yerlere dağıldık, çil yavruları gibi. Şimdilerde altmış kişi olmuşuz ölenler haricinde; kimi kurda, kime kuşa yem olmuş. Herkes kendi derdinde. Bense “Alamancı Memet” böyle anıyorlar beni. Elin Alamanya’sından yarı malûl emekli…

Dostum yalnızlık! resim: 0

Şimdi doğduğum topraklarda; çınar altında, çay bardağının içindeki bir kaşık gibi yapayalnız, tek başıma. Anam, babam, kardeşlerim, ben gibi ırgat olan kaybettiğim eşim ve yaban ellerin yuttuğu üç evlat. Bir nefeslik duman oluveriyor havada tüm geçmişim. Hepsi bir rakı bardağına doluyor akşamları, birer ikişer yudumluyorum İnsanları, Meze oluyor yalnızlığım, yalnızlığımın üstüne. Geceler uzun, geceler ırak, yalnızlığın yurdu geceler…  Ve sızıyorum, kendimden kaçarcasına.

Evet, varı yoğu kül eden bir metres gibi yalnızlık. Atsan atamazsın, tükürsen tüküremezsin. Yalnız çıkılacak bir yolda onunla olacaksın. Hiç kimse yalnızlığından daha yakın değildir insana. Ne ana, ne baba, ne bir dost, ne bir sevgili. Yalnızlık bir dost, bir yoldaşmış kaderde ve yalnızlık, mezarda…

- Kapı çalındı galiba, Kim o?

- Aç Mehmet Abi, ben Neriman. Sana keşkek getirdim.

( Mezarda mı dedim? Ama henüz mezarda değilim ki? İki kez bedel ödememeli insan. Varsın yalnızlığı yalnızlık düşünsün. Sonrasında ölüm öyle bir örtü ki, örter bütün yalnızlıkları. Kuzenim, yıllar önce yitirmiş kocasını. Neden olmasın ki?)

-  Bekle, geliyorum!

Dostum yalnızlık! resim: 1

Aralık 2024, Küçük Çamlıca

Etiketler Cemal Çalımer
Yorumlar
Kalan Karakter 800