Memlekette Üç Dönüm

Ben bu dönemde kendimi, ruhumu ve bütün endişelerimi rehabilite edebilmek için yüzümü farklı yönlere çevirdim. Asıl yanımız toprak. Çocuklarım ve şimdi torunlarım ile çiftliğin işleriyle, üretimiyle baş başayız.

Açılma, aşılama, bayram falan derken, önü ötesi bilinmez pandemi deneyiminin şimdilik sonuna geldik gibi gözüküyor. 

Neyin nereye varacağını kestirebilen sanıyorum yok. Yüzümüzü dışarıya çevirip baktığımızda, izlediğimizde ve olayların içine girdiğimizde hepimizde aynı ortak his...

Ben bu dönemde kendimi, ruhumu ve bütün endişelerimi rehabilite edebilmek için yüzümü farklı yönlere çevirdim. Asıl yanımız toprak. Çocuklarım ve şimdi torunlarım ile çiftliğin işleriyle, üretimiyle baş başayız. Doğdum doğalı hiç huzur bulmayan ve bulacak gibi de olmayan dünyada yerimiz de odağımız da bu. 

Beni rahatlatan toprak sizi de rahatlatan bir unsur olsun isterim. 

Ortak düş... Şimdi önümüz yaz, illaki sağa sola gideceksiniz. Tabii olanaklarınız dahilinde... Üç dönüm arazinin içinde birkaç hayvancık. Örneğin; iki inek ve on tavuk, kıyısında ufacık bir sebze bostanı ve birkaç da karışık meyve, bu kafidir, yeterli olur. Fazladan bir dönüm daha varsa onun yarısına durum buğdayı, yarısına ekmeklik buğday tohumu atarsınız, işte o zaman tamamdır. Bir de tulumba vurursunuz bahçeye, artık değmesinler keyfinize. Hayat sizin olur.

"Ben, otuz dönüm..." derseniz o elbette çok daha iyi. Bu ölçekte artık biraz ticari düşünüp ceviz, badem ya da ıhlamur dikerek büyükçe bir kısmı ıslah edebilirsiniz. Ya da yöreye göre her ne olursa... Bir yerden başlarsınız ve içine adım attıkça yolu zaten iyi anlarsınız. Bir köyün içinden ya da köyün sınırından, kıyıcığından başlayın. Tapunda "dam", "bahçe içinde ev" yazsın, yönetmesi kolay büyüklükte bir emlak... Basit bir tadilat ruhsatı ile bunu tıkır tıkır yaşanır yaparsınız. 

Bu yoksa bağ bahçe tapusu da olur. Beş dönümden büyük olması birinci kural, kadastral yola (yola değil, kadastral yola) cephesi olması ise ikinci kural. Bahçe evi ruhsatını yine kolayca alabilirsiniz. Ancak zeytinlik tapusu yerleşim isteğinizi asla görmez. Zeytincilik kanunları oldukça karışık bir konu... Siz önce diğerini halledin, düzen kurun ve yerleşin, sonra bütçenize bakarsınız ve yer kalmışsa bir ya da birkaç zeytinliği kolayca yanına katarsınız. 

Düzenli gelir her seçenekte mümkün. Ancak bu cüzi olur, aklınızda bulunsun. Gelir değil, yaşam değişimidir. Bedenen hareket edeceğiniz ve ruhen huzur bulacağınız düzeni yakalama yeridir. 

Alaçatı, Ovacık, Turgutreis, Bodrum ya da Urla Kuşçular aman ve aman! Bunları en baştan aklınızdan atın. Manasız metrekare fiyatlarına ve saçma sapan uçanların tezgahlarına şöyle göz ucuyla bakmak bile zaman ve moral kaybı... Ege'nin iç bandı iyidir. En iyisi siz ana baba memleketine yüzünüzü çevirin. 

Nefes almak istiyorsanız, doğada olmak istiyorsanız, samimiyseniz bu arzularınızda, bunları en iyi 'kırsalın hakikisinde' yaparsınız. Hem çok şey öğrenirsiniz hem de buralara çok şey katarsınız. 

Can dostum, "Tarım bitti!" laflarına sen kulağını tıka, tarım asla bitmez, burası tarımın doğduğu coğrafya. Anadolu'nun her yanı geleneksel üretime uygun ve tam olarak hazır. Yapılıyordu da zaten asırlardır. Tricklere boğulmadan ve milleti de boğmadan, üretimin yerine ithal ikameyi hem de en sevimsizini koymadan; çalışarak, çalışarak ve çalışarak bir pazar oluşturabilirsin. Sen, kendin. Engel olan da yok buna, ona da bence kulağını tıka. 

Senelerdir örneklerini anlatan ben oldum, yaşayan siz oldunuz. Üstelik biraz büyüsek de biz azınlıkta, küçük bir grubuz. Ucu, ufku sonsuzdur bunun. "Gitmez, satmaz, olmaz" denilen ne varsa ve olduysa bugün listelerin belki de en çok talep görenleri onlar. "Kim alacak?" dedikleri karabuğday yufkalar ile bugün en modern evlerin mutfaklarında çocuklara arka arkaya dürüm sarılıyor. En havalı tencerelerde börülceli tarhana çorbası pişiyor da bütün hane halkı bekliyor. 

"Yoğurdun gerçeği böyle olur, yoğurt denilen şey ekşi olur" diye on yüz bin şikâyetin karşısında anlattık ve anlattık, 2008- 2009... Şimdi, bugün, dolaplarda soğutup kaşıklaya kaşıklaya yiyor herkes. Daha önemlisi "Diğeri ne?" diye sorguluyor. "Süt çok yağlı, bizim çocuklar içmiyor." cümlesindeki çocuklar artık ev bark sahibi oldular da "Başka süt içemiyoruz." diye bizzat alıyorlar. 'Olmaz, tutmaz' denilen gerçek üretim öyle ya da böyle yerini buluyor. Sen yeter ki gerçekten yapanı ol. 

Pınar Kaftancıoğlu

Çocuğunuzda Bolluk Odaklı Düşünce Yapısını Geliştirmek İçin 5 TavsiyeÇocuğunuzun bolluk odaklı düşünce yapısını nasıl geliştirebilirsiniz? İşte size 5 tavsiye:

 

Etiketler Hikayeler
Yorumlar
Kalan Karakter 800