Sorumluluk Büyük
Birinin söylemesi, birilerinin de konunun üzerinde durması gerekiyor; bu biri ben olayım. Benim iki çocuğum var. İki de torunum. Şimdilik 'babaannelik' mevkii ile idare ediyorum. :)
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlKısmet olursa anneanne olmayı da hevesle bekliyorum. Torunlar söz konusu olunca anneannelerin çim sahadaki konumu çok daha kuvvetli oluyor, işte ben o günlere ve büyük göreve hazırım. :)
Çok güzel bir döngü bu. Çekirdek aile yapısının bir çember ötesi, oldukça gerekli bir zincir... Bunu fark ediyorum.
Hayattaki mücadelesini belirli bir noktaya getirmiş, düzenini kurmuş, dinginleşmiş, sabretmeyi öğrenmiş tecrübeyle dolu ruhlar, çocukların gelişiminde çok büyük bir açığı kapatıyorlar. Yaşadığın her şeyi onlar da yaşadı, çocuklarının yaşadıklarını ise iki kez yaşadı. Böyle bir avantaja sahip oluyorlar. Senin gibi ideal yollar aradı, oldu olmadı, senin gibi "Öf çok demode fikirler bunlar" dedi; oldu ama çoğunlukla olmadı... :)
Bunlar önemli değerler. Sana sadece bir şeyler satmanın; 'daha yeni, daha iyi...' mottosuyla senin cüzdanından kendi kasasına boru hattıyla para aktarmanın dışında tek bir şey bile düşünmeyen, düşünüyormuş gibi yaptığı işlerin de komple #reklam olduğu bir sistemde elbette istenmezler.
Dolayısıyla olaylar demode, sıkıcı, Netflix'e göre zaten çağdışı filan da... Ben yine de aile büyüklerini "daha çok" dinlemenizi öneriyorum.
Şundan...
İdealize edilmiş bir çizgiye hiçbir çocuk oturmaz. Biraz sağına taşar, biraz soluna taşar, zorlasanız bile o çizginin üzerinde dengede duramaz.
Çizginin üzerinde duramadığı, sendelediği, farklı yere bastığı her olayın altında bir şey ararsanız ve bir denge unsuru da - aman canım diyecek bir anneanne, babaanne... - hayatınızda yoksa kendinizi fena yerlerde bulabilir, çocuğunuzu da bir girdaba sokabilirsiniz. "Hmm, şöyle yapıyor çünkü bu aslında şundan kaynaklanıyor..." diye başlayıp seksen farklı sendromla teşhis koyabilecek, olası sonuçlarıyla ödünüzü patlatabilecek, ama neyse ki (!) 10 seanslık bir paket satarak bu vehameti çözebilecek devasa sektör, kollarını açmış halde sizi ve çocuğunuzu bekliyor.
(Dokuzuncu seansta bir de bakılıyor ki altta bir başka bozukluk... Ama tabii olumlu gelişmeler de var. = Biraz daha devam...)
Burada çocuk her şeyin farkında ki işin asıl üzücü kısmı da orada yatıyor. "Sende bir bozukluk var", "sende bir bozukluk var", "sende bir bozukluk var" tenkitleri içerisinde ruhu kırılan, düşüncelerini 'istenmeyen' şekilde söylediği an 12 seanslık yeni bir paket ile karşılaşacağının farkında olan çocuk, doğal olarak içine kapanmaya başlıyor. En büyük tehlikeler de bence burada başlıyor. Çünkü dünya sadece sen - ben, servis ablası ve terapist değil. Ölçüsüz tenkitler altında büyütülen çocuklar, kendilerini onaylayan iki takdir cümlesi karşısında her açıdan savunmasız oluyor.
Bunun varabileceği yerleri belki bir beş dakika mola vererek etraflıca düşünmenizi isterim. ***
Sosyal medya zaten felaket. Özellikle sizin göremediğiniz, ancak çocuğun görebildiği seviyeler tam bir felaket. Yani kutu oyununun aslında sadece kutu oyunu olmaması, Discord kanalları, binlerce sapığın ve ruh hastasının ise sizin ne olduğunu bile çözemediğiniz platformlar içinde cirit atması bende korku filminden farksız bir gerçeklik. İşte burada çocuğa kendini savunma becerisini vermiş olmak gerekiyor.
Aklını kullanmayı, işaretleri doğru değerlendirmeyi, risk unsurlarını fark etmeyi öğretmek gerekiyor.
Eksikliği yine üzerine düşünülmesi gereken sonuçlara varabiliyor.
Geleneksel yollardan, kuşaklarca süzülmüş davranış kalıplarından, sıkıcı ve demode ahlaktan, adaptan bence fazla uzaklaşmamak iyi bir çözüm.
Bu demode kalıplar, çocukları istedikleri her yola sapabilecekleri, istedikleri her yöne gidebilecekleri, içlerindeki muhteşem potansiyeli eksiksiz açığa çıkarabilecekleri birer özgüven bombası yapmıyor belki. Fakat açıkçası çocukların da %3'ü ve belki 5'i böylesi yerçekimsiz ortamda parlıyor. Kalan 95 çocuğu "çünkü bilmemne çocuk gelişimcisi öyle öneriyor" diyerek aynı ortama attığınızda, bu çocuklar maalesef yere düşüyor.
Tik Tok bağımlılığı, çok küçük yaşlara inen uyuşturucu bağımlılığı, bitmeyen depresyon, akran zorbalığı, tüketim hastalığı vesaire vesaire...
Sorunun kaynağı değil, sonuçlar bunlar bence. Kozmetik formüllerle iş yürümüyor.
Değer öğretmek lazım. Hak nedir, senin hakkın nedir, başkalarının hakları nelerdir. Bu haklar çatıştığında, senin yapman gerekenler nelerdir..? Yalan nedir, sonuçları nedir, güven nedir, güvenin kaybı ne demektir? Hakaret edenler, dedikodu yapanlar neden toplumların dışına sürüklenir; böyle şeyler anlatmak gerekiyor. Bir yanıyla da uygulamak gerekiyor, çünkü çocuk anlattığın 100 şeyin 1 tanesini "belki" yaparken yaptığın 100 şeyin üzerine 5 de kendi koyup 105 tanesini yapıyor. "Hak yemek kötü bir şey ama babam trafikte diğerlerinin hakkını yiyor işte", "Yalan söylemek kötü bir şey ama annem otelde yaşımı küçük söyledi" çıkarımları "Demek ki bunlar o kadar da kötü değil?" sonucuna varıyor.
Adap öğretmek lazım. Bu ufak tefek demode kurallar; yani misafirlikte nasıl davranılması gerektiği, kapıları tutmak, uygun bir kıyafet seçimi, telefonu kullanma biçimi vs. çocuklara "ben bu toplumun bütün kurallarını biliyorum, dolayısıyla içlerine rahatça girebilirim" özgüvenini veriyor. Toplum ise sizin görmediğiniz, göremediğiniz binlerce ufak dokunuş ile çocuğun benliğini şekillendiriyor.
- Siz hangi topluluğun değerlerini benimsetirseniz çocuk da kendini o topluluk içinde daha rahat ve mutlu hissediyor.
Sürekli dedikodu yapılan, sürekli küfür edilen topluluklar da var. Zannederim kimse çocuğunu buralarda görmek istemiyor. -
2 - 8 yaş. İki çocuğumdan, iki torunumdan öğrendiğim odur ki; en kalıcı şekillenmeler bu yaş aralığında oluyor.
Sakin olma yeteneğine doğal olarak sahip, epeyce tecrübeye sahip, "eski kafalı değerlere" sahip; elbette bolca zamana ve bolca da sevgiye sahip anneannelere, babaannelere, dedelere en çok iş burada düşüyor. Genç anne babaların da bu desteğe gerçekten çok ihtiyacı oluyor.
İkinci şekillenme sanıyorum ergenliktedir. Eğer ilk evrede hatalar yapıldı ise bunları düzeltmek için, bir şeyler yanlış aktarılmış ise doğruları göstermek için ikinci bir şans doğuyor. Belki annelere ve babalara asıl görevler tam da burada düşüyor. :)
Sevgiler
Pınar