Hayatın Akışında Görgü Sanatı

Sanat hayatın güzelliği olduğundan, hayatı sanat gibi yaşayanların ve algılayanların içlerinden mutluluk ve iyilik hali eksik olmaz.

Sanat hayatın güzelliği olduğundan, hayatı sanat gibi yaşayanların ve algılayanların içlerinden mutluluk ve iyilik hali eksik olmaz.

Sanat, tüm zorluklarımızı, duygularımızı, sorularımızı, kararlarımızı ve algılarımızı kapsayan insanlık durumunun ifadesi. Esasen dünyamızı algılama şeklimiz, insanlığın her yönü sanat aracılığı ile ifade edilebilir. Bir tabloda veya bir müzik parçasındaki özgünlük evrensel olarak hissedilebilir. Gelenekler, inançlar, değerler ve yaşam tarzının tümü, bilsek de bilmesek de sanat olarak ürettiklerimizle ortaya çıkmakta.

Çocukluğumuzdan itibaren edindiğimiz, belleklere yerleştirdiğimiz, ilişkilerimizde görgülü davranmakta bir bakıma yaşam sanatının önemli bir parçası.

Görgü, normal ve uygun davranış olarak kabul edilen belirli adet ve alışkanlıklardır. Hayatın akışında tüm bu normal ve uygun kavramlarına kendi yaratıcılığınızdan, zarif ve kibar bir şekilde katkı sağlarsanız işte o zaman görgü sanatsal olur, ilişkileriniz güzelleşir ve değerlenir.

Klasiklerden “Honore de Balzac-1799-1850“, “Vadideki Zambak-The Lily Of The Valley” adlı romanında, Mortsauf Kontesi’nin Lövikont Felix de Vandenesse’e mektubunda görgü sanatından da dem vurmaktadır;

“Görgü sanatının en önemli kurallarından biri de insanın kendi kendisi hakkında hemen hemen hiç konuşmamayı gelenek haline getirmesidir. Bakın, denemek için bir gün, az tanıdığınız insanlara kendinizden söz edin; kederinizden, zevklerinizden ya da işlerinizden söz edin onlara; biraz önceki sahte ilginin yerini bir ilgisizliğin aldığına tanık olacaksınız; sonra üstlerine sıkıntı basacak, evin hanımı o sırada nezaketle sözünü kesmemişse, orada bulunan herkes bulduğu usta bahanelerle birer birer çıkıp gidecektir.

Ama sevgileri üstünüzde toplamak, insan canlısı, sevimli, dostluğu aranır bir insan mı olmak istiyorsunuz, o zaman kendilerinden söz eden insanlara onlarla doğrudan ilgisi olmayan konuları bile kurcalayarak sonunda sözü kendilerine getirmeye çalışın; karşınızdaki yüzlerin hemen canlandığını memnun gülümsemeler yayıldığını göreceksiniz; yanlarından ayrıldığınız zaman da arkanızdan sizi öveceklerdir.

Bunu denerken, kötü dalkavukluğun nerede başladığını, güzel konuşmaya ilişkin inceliklerin nerede bittiğini vicdanınız ve kalbinizin sesi bildirecektir size.

Kalabalık önünde konuşmanın incelikleri hakkında bir iki kelime daha:

''Dostum, gençler çok çabuk hüküm veriyorlar. Gerçi bu davranış şeref kazandırıyor onlara ama büyük zararlar da getiriyor. Büyüklerin yanında hayatı inceleyerek bir yetişme çağı geçiren gençlerden eski zaman terbiyesinin susmayı istemesi bundan ileri geliyordu işte; çünkü eskiden sanat gibi asaletin çırakları da kendilerini besleyen efendilere bağlı köleleri vardı.’’

Toplumlarda ortak değerler olarak görmüş olduğumuz görgü ve de özellikle nezaketi giderek kaybediyoruz galiba, hatta kaybettik mi diye sorabilirim? Eskiden insanlara doğal olarak hoş gelen şeyler, günlük jestler artık o kadar doğal gelmiyor. Kim bilir, belki de herkes kendi sorunlarına o kadar kaptırmış ki kendini, iyi ve görgülü, nazik olmak için kendimizin dışında yeterince düşünmüyoruz bile. Acaba nezaketi bir zayıflık olarak mı görüyoruz? Belki de derinlerde kendi hayatımızdan memnun olmuyoruz?

Sabah yürüyüşlerinde ya da asansörde aldığın gülümseyen bir günaydın, geçmen için açık tutulan bir kapı, aldığın bir teşekkür, birine sunabileceğin o göz teması, birinin anlatmak istediklerini dinleme, davetli olduğun yerde sandalyenin senin için tutulması, kendini iyi hissettirecek davranışlar, karşındakinin güzel ve iyi taraflarını güzel sözlerle anlatma, yerinde iltifatlar, trafikte aldığın saygılı bir davranış ve niceleri.

Görgü, nezaket ve dahi zarafetin kaybolmaya yüz tutmuş bir sanat olmadığını ve gelecek nesiller için de var olmaya devam edeceğini yürekten umalım. Umut her zaman yaşam sevincini de beraberinde taşır.  

 

22 Haziran 2021

Heybeliada

Yorumlar
Kalan Karakter 800
Pınar Özdemir
Çok güzel bir yazı olmuş eskiden insanlar büyüklerine ve yaşlılara karşı daha saygılıydı şimdi maalesef bu saygı yok olmuş. İnsanlar iş hayatına kendilerini öyle bir kaptırmışlar ki o içten gülümseyişler yerini suratsızlığa bırakmış. Çok üzücü...
Hilal Hundur
Günümüz maddi temelli yaklaşımlara prim veriyor maalesef. Ne güzel anlatmışsın her zaman olduğu gibi. Hiç bir ücrete tabi olmayan insanın kendini iyi hissettiren yaklaşımları ; “Sabah yürüyüşlerinde ya da asansörde aldığın gülümseyen bir günaydın, geçmen için açık tutulan bir kapı, aldığın bir teşekkür, birine sunabileceğin o göz teması, birinin anlatmak istediklerini dinleme, davetli olduğun yerde sandalyenin senin için tutulması, kendini iyi hissettirecek davranışlar, karşındakinin güzel ve iyi taraflarını güzel sözlerle anlatma, yerinde iltifatlar, trafikte aldığın saygılı bir davranış ve niceleri”ne Hayatımızda yer vermiyor olmamız üzücü
Cemal Çalımer
Güzel içten ince bir yazı olmuş. ANCAK ZAMANIMIZIN ANLAYIŞI ÇOK HOYRAT VE SIĞ BU iNCELIKLER AİT OLDUKLARI ZAMAN KOMPARTIMANINDA DAHA ANLAMLI