Doğruluk, Güzellik ve Sevgi Üstüne

Doğru olmak, insanın sahip olabileceği başat erdemlerdendir. Güzellik ise duyumsanan bir haz ve erinç halidir.

“Doğruda ve güzelde buluşup

Sevmişsek birbirimizi, vermişsek el-ele

İmama ne Papaza ne?

Doğruyu sevgiyle güzel eylemek için

Ne Fransız olmaya gerek vardır ne Hintli.” (C. Çalımer)

Doğru olmak, insanın sahip olabileceği başat erdemlerdendir. Güzellik ise duyumsanan bir haz ve erinç halidir. Bir şey doğru olabilir ama güzellikten yoksun olabilir. Bu durumda doğruluk başka güzellik başka bir şeydir. Doğru, güzellik ile idealize olur. Bunu da gerçekleyen insandaki özdür, sevgidir. Bir şeyin içine sevgi katılırsa ‘güzel’ olur. Güzellik herkese her meşrebe göre değişir. Ancak onu değişmez ve beğenilir kılan şey onda içselleşmiş olan sevgidir. Bu haliyle sevgi adeta Tanrısal bir erinç ya da insan ruhunda hazsal bir örüntüdür.

Sevgi elle tutulmaz ama sevgi kalbe, kafaya ve ele hükmeder. Sevgi gözle görülmez ama davranışlarımıza yön verir; onu biçimler, içtenlik ve içsellik kazandırır.

Örneğin; İhtiyaç sahibine vermek doğrudur. Ama bunu sevgiyle yapabilmek daha doğrudur. Bu takdirde “güzellik’’ olur. Paylaşmak (infak) doğrudur. Bunu sevgiyle yapmak ise davranışı güzel kılar.

Bu konuda manidar bir özdeyişimiz vardır: “Dilenciye hıyar vermişler, eğri diye beğenmemiş.”  Tabii ki beğenmez. Çünkü olay tümüyle çirkinliklerle sakattır ve özdeyiş bütünüyle güzelden ve güzellikten nasibini almamıştır. Öyle ki, verilen mesaj; bütün ‘eğri hıyarlar’ dilencilere vermek içindir; ya da ‘dilenciler’ düzgün hıyar yemeye layık değildirler gibi bir çarpıklık ve sevisizliğin bir ürünüdür. İşte içimizdeki sevginin ve güzelliğin dinamiği, bizi bu gibi durumlarda duygudaşlık (empati) yapmaya ve daha duyarlı olmaya çağıracaktır. Bu durumda; öncelikle insanı dilenci diye horlamayacak ve ona eğri bir hıyarı reva görmeyeceğiz demektir. Böylece bu duygudaşlık seliyle sevgiden sevgi, güzellikten güzellik doğmuş olacaktır.

Günlük yaşantımızda çeşitli sorumluluklarımız ya da yapmamız gereken işlerimiz boyumuzu aşar. Çoğu zaman bunalır dururuz.  Bunların üstesinden gelmek hayli yorucu ve yıpratıcı olur. Bunları sevgiyle yapabilirsek hem kendimiz hem karşımızdakiler için güzellikler yaratmış oluruz. Eğer, bunu sağlayamazsak bu işlerin çoğu angaryaya dönüşür. Görevi yerine getirmek doğrudur. Güzellik buna sevgiyi katmakla oluşur. Bir işi yapmak başka, güzel eylemek başkadır bu yüzden. Genelde ‘yaparız’ ancak güzel eyleyemeyiz çoğu zaman. Çünkü doğruyu güzel kılan sevgiyi ihmal ederiz, nedense vermek istemeyiz. 

Doğruluk mekanik bir eylem ya da durağan ve ruhsuz bir oldu-bittidir. Buna ruh katan ve bunu anlamlı kılan şey ise güzelliktir. Bu da ancak sevgiyle olur. Hamurunda sevgi olmayan hiçbir şey güzel olamaz.  Davranışlarımız doğru olabilir ancak, genelde, bunların çoğu mekanik ve ruh taşımayan rutin eylemlerdir. Bu davranışlarımıza sevgi ve güzelliği katabilirsek, oluşacak haz ortamından herkes payını almış olarak yaşam, bir üst erişim haliyle daha güzel olacaktır. (kemalat)

Felsefi boyutta kesin bir tanımı olmayan doğru ve doğruluğun, genel bir tanımı yoktur. Her felsefe eğiliminde ya da okulunda farklı şekillerde tanımlanmıştır.

“Doğruluk, belli bir gerçekliğin düşünsel ya da zihinsel olarak temsil edilmesi ve temsilin gerçekliğe uygun olması halidir” şeklinde tanımlanabilir.

Felsefi boyuttaki tartışmaları bir kenara bırakırsak doğruluğu ve doğruyu pratik hayattan tanımını şöyle yapmak mümkündür.

“İnsan toplumlarındaki kurulu düzene, kurallara, yasalara, gelenek ya da göreneklere, hatta günlük alışkanlıklara ve kullanımlara uygun davranmaktır.”

Bir şeyin doğru olması, işaret ettiği gerçekliğin bir kısmını veya tamamını yansıtmasıyla ilişkilidir.

Ontolojik olarak, doğruluk kavramı ise, doğruluğu varlığın özüyle özdeş olma hali olarak ele almak anlamına gelir. Burada varlığın özüyle ilgili olduğu varsayılır. Ancak, yine de yeterli bir doğruluk ya da hakikat tanımına ulaşmak olanaklı değildir. Doğruluğun bir uygunluk hali mi, bir tutarlılık konusu mu, yoksa bir uzlaşım sorunu mu olduğu üzerine önemli kuramsal tartışmalar Platon’dan beri süregelmektedir.  

Post- modern durum içinde bu tartışmalar yön değiştirmiş ve yeni bir boyut kazanmıştır. Genel geçer bir tanımın ötesinde, felsefe tarihi içinde yeterli bir doğruluk ya da hakikat tanımına ulaşmak olanaklı değildir.

Güzellik için ise şunları söylemek mümkündür.

‘Güzel’i araştıran, bir disiplin olarak ele alan ilk kişi Baumgarten’dır (1714-1762). Türkçede kullanılan estetik sözcüğü, ‘duyular’ anlamına gelen Yunanca aisthesis sözcüğünden gelir.

TDK'ye göre, güzellik kelimesinin anlamı şu şekildedir:

- Estetik bir zevk, coşku, hoşlanma duygusu uyandıran nitelik, hüsün
- Okşayıcı söz veya davranış, iyilik, yumuşaklık
- Ahlak ve fikrî nitelikleriyle hayranlık uyandıran şey
- Güzel olan bir kimsenin niteliği

‘Ne güzel bir çiçek!’ dendiğinde ne söylenmek istenir?

Bu yargı çiçekteki bir özelliği mi dile getirir, yoksa benim çiçeğe yüklediğim bir niteleme midir?

Kant, bir nesnenin güzel olduğunu bildiren yargıyı ‘beğeni yargısı’ olarak belirler. Ancak bu beğeni yargısı, öznel bir çıkara dayalı olmayan bir estetik yargı olmalıdır. Kısaca Kant, “çıkar gözetmeyen bir hoşlanmanın nesnesine güzel denir.” der.

Herkesin bir güzellik-beğeni anlayışı vardır. Ancak, bu beğeni, genel geçer bir beğeni olmalıdır. Güzellik bildiren beğeni yargısı, yalnızca yargıyı vereni değil, herkesi kapsayan bir geçerlik taşımalıdır.

“Kuzguna yavrusu güzeldir.” ya da “Ben güzele güzel demem, güzel benim olmayınca” veya benzeri özdeyişler gereği güzellik görecedir. Sana bana göre değişir. Bu durumda güzeli güzel yapan şey, öznedeki sevgidir (beğeni). Nesne durumundaki çirkin ‘kuzgun yavrusu’ ya da ‘vefasız sevgili’ bu öznedeki içsel sevgi ile idealize olarak güzelleşir ve gerek kalbimizdeki gerekse kafamızdaki yerine oturuverir. Bu yüzden “Güzel olan sevgili değildir; sevgili olan güzeldir.”  

Her göz, sevdiği zatı-(şeyi) güzel görür.

“Bu hayata değer verdiren tek şey, sonsuz güzelliğin görülmesidir.” der Eflatun.

Evet, Güzelliği sonsuz yapan şey de onda içselleşen sonsuz sevgidir…

Sonuç olarak şunu söylemek mümkündür; doğruyu doğru, güzeli güzel kılan şey “sevgidir” İçinde bulunduğumuz evreni ve içindekilerini, varoluşumuzu ve yaşam maceramızı, “anlamlı kılan” da sevgidir. Sevgi, tanımlaması oldukça zor, ancak yaşanan, hissedilen bir tılsım, Tanrısal bir büyü, bir haz ve erinç halidir.                                      

 

Nisan 2021 – Marmaris

Cemal Çalımer

Hayat Stilinizin Borçlarınıza Etkisi Nedir? Eğer borçluysanız ve bu hayat stilinizin nedeni ise değişimin tam zamanı!

 

Etiketler Güzellik
Yorumlar
Kalan Karakter 800
Sirin Yucel
Güzel kişiye estetik haz veren şeydir.Nesneldir. Güzellik ise bizde yarattığı duygudur. Subjektiftir. Her doğru hakikat değildir ancak her hakikat kesinlikle doğrudur. Ben de öğrencilerime bu şekilde yorumlardım, çünkü kafaları karışırdı hep...
Fethi Denizmen
Sevgi İşte bu Nihayet yazdın İnsan ne ile yaşar ki Tolstoy ‘un dediği gib Sevgi ile Sevmek vermek Sahio olduğun en güzel duygular