İyiler Çabuk (Mu) Gider
"İyiler çabuk gider, gamsız insan uzun yaşar." Hiçbir deyim, deyiş ya da atasözü toplum hafızasına öylesine kaydedilmiyor. Stresin beyaz kan hücrelerinde yapışkan ağların oluşumuna yol açtığı, bunun da kanser hücrelerinin dokuları istila etmesini kolaylaştırdığı bilimsel olarak ortaya kondu.
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlBir sürü tıbbi detayla birlikte elbette, ancak işin özü böyle.
Fedakar, sorumluluk sahibi, empatik ve vicdanlı insanlar her düzlemde kendilerini yoruyor, üzüyor, hırpalıyor ve çok yoruyorlar.
Çok fazla çabalıyorlar, fakat olmuyor. Olan tek şey, kendilerini fazla yıpratmaları. Kendileri yıprandıkça da organları beklenen performansı veremiyor.
Bu da türlü arızalara sebep oluyor, finalin yolunu açıyor. Durum maalesef böyle ve hepimiz bunları bir ölçüde yaşadık.
Günlerce, aylarca sinirlenip üzerine bir de bitmek bilmez tartışmalarla bile isteye aldığımız ne kadar toksin varsa döndü, dolaştı, vücut ikliminde en ufak soğuk algınlığını bile kabusa çevirerek bize yaşattı.
Oysa ki farkındalık için yeterince zekiyiz, ama bence, yaşam yönetimini değiştirmede eksikliyiz sadece.
Yaşam denen şey çok kısa bir yol. Üç adım atıyorsun, bitiyor. O adımları atarken mahalledeki bitmez binlerce tartışmaya, rezilliğe, yalan ve hır güre, onursuzluğa, çirkefliğe, çatılardan damlayıp bulaşan her türlü çirkinliğe kafayı takınca da...
Birincisi, hiçbir sona varmıyor. İkincisi, ölmüş bir toplumun bitik değerlerini bir ceset gibi ayaklarından tutup sürükleyince olan yine sadece bize oluyor. Zihinlerimiz ve bedenlerimiz yoruluyor.
Bitmek bilmeyen fasit tartışmaların tarafı olmamaya, bunların (ve sadece bunların) konuşulduğu masalardan nazikçe kalkmaya dikkat ettim daima. Benim bildiğim ve doğruluğuna inandığım tek şey insanlara bizzat dokunmak. Çocuklarıma, yeğenlerime, mahallenin çocuklarına, gençlerine... Sizlere de önerim bu olacaktır.
Şikayet edilene dair çözümün, 'iyi çocuklar yetiştirebilmek' dışında bir yerde olduğunu sanmıyorum.
Sadece bir kuşağa, yani elimizdeki kuşağa doğru değerleri yükleyebilirsek, temaslardan kaçmazsak, bunu yapmaya üşenmezsek, sadece 20 sene içinde suç oranları da düşer, mahkemeler de tenhalaşır, hapishaneler de boşalır. Değerlerin seçimini ve bünyelere yüklenmesini televizyon kanallarına, güncel haliyle de 'bize uygun görülen' sosyal medya algoritmalarına bıraktığımızda işler çığrından çıkıyor. Bugün kötü olan yarın daha da kötü olacaktır. Bilgisi, hevesi ve becerisi kıt, ancak talepkarlığı, tamahkarlığı ve gaddarlığı yüksek bir nesil çoğunluk haline gelirse çukurdan çıkışımız da imkansızlaşacaktır. İltihabı klavyeden düzeltmek oldukça zor, hatta bütünüyle imkansız. En ufak sahici temasları bile fırsat olarak görmek gerekiyor.
Toplum olarak maruz kaldığımız trilyonlarca kanaat önderinden ve havalarda uçuşan pop fikirlerinden de bu yolla kurtulur da biraz dinleniriz belki. :)
Sevgiler
Pınar