Eleştirel Kafa, Yorgun Hayat

Sarıyer’de iki katlı bir ahşap evimiz vardı, o zamanlar evlerde mutlaka misafir odası olur ve genelde misafir gelmediği zamanlar kapısı kapalı tutulurdu.

Bizim misafir odasında bir kitap kurdu olan abim her nasılsa annemi ikna edip kütüphane koydurtmuştu. Eski Yunan’dan, Rus klasiklerine, eski Roma’dan Türk klasiklerine kadar çok kitabı dururdu kütüphanesinde. 

Orta okula başladığım gün elime bir kitap tutuşturdu buradan başla bakalım diye, Yaşar  Kemal’in “İnce Memed”i idi ilk kitabım. Sonrasında gelsin Eflatunlar, Danteler, Dostoyevskiler…

Yanlış hatırlamıyorsam Platon’un bir eseri idi. Bir grup Atinalı entelektüel filozoflar  fikir alışverişinde bulunmak için bir araya gelirler. Felsefik boyutlu tartışmalar arasında, içlerinden biri bir konu ortaya sunar. Konu çevremizdeki insanlara baktığımızda hangi yönlerini görüyoruz öncelikle, iyi güzel taraflarını mı, eleştiri konusu olacak yönlerimi.

Hafızamda kaldığı kadarı ile, o gün masada olan altı filozof sadece birbirlerinin iyi taraflarını anlatma hususunda anlaşırlar. Ve sıra ile herkes masadaki diğer beş kişinin iyi güzel pozitif taraflarını uzun uzun anlatır.

Kanımca o gün masayı terk edip evlerine gittiklerinde altı Atinalı entelektüel de çok güzel bir uyku çekmiştir.

Düşünün çevrenizde, yakınınızda, iş yerinizde, hatta evinizdeki insanları, başka insanlar hakkında konuşurken hangi yönlerini konu etmektedirler? Kendi doğrularına göre onların kusurlarını, beğenmedikleri yönlerini mi, yoksa iyi güzel taraflarını mı?

Bakan gözleri, bazılarımız da beyni ile nasıl bir irtibatta ise artık, baktığı yerde, insanda, objede, çevrede hep eleştirilecek yön arar ve bulur da. Bulurken farkında değildir ruh ve beden sağlığının nasıl yorgun düştüğünün...

Bir anonim öykü vardır. Arama motorlarında rastlayabilirsiniz. Tamamen şahsi düşünce ürünü olan yukarıda kısaca yazdıklarımla tam örtüşmese de okumanızı istedim, daha önce okumuş olsanız da. Öykünün ben de bıraktığı  izlenim için başlığım  “Kusurlarıyla ve iç güzelliklerini görerek” olabilir.

Çin’de bir adam her gün boynuna dayadığı kalın sopanın iki ucuna asılı testilerle dereden su taşırmış evine.

Bu testilerden birinin yan kısmında çatlak varmış. Diğeri ise hiç kusursuz ve çatlaksızmış ve her seferinde bu kusursuz testi adamın doldurduğu suyun tümünü taşır, ulaştırırmış eve. Ama her zaman boynunda taşıdığı testilerden çatlak olanı eve yarı dolu olarak varırmış. İki sene her gün bu şekilde geçmiş. Adam her iki testiyi suyla doldurmuş ama evine vardığında sadece 1,5 testi su kalırmış...

Tabii ki kusursuz, çatlaksız testi vazifesini mükemmel yaptığı için çok gururlanıyormuş... Fakat zavallı çatlağı olan kusurlu testi utanıyormuş. Doldurulan suyun sadece yarısını eve ulaştırabildiği için de çok üzülüyormuş.

İki yılın sonunda bir gün, görevini yapamadığını düşünen çatlak testi, ırmak kenarında adama şöyle demiş: "Kendimden utanıyorum. Şu yanımdaki çatlak nedeniyle, sular eve gidene kadar akıp gidiyor. "Adam gülümseyerek dönmüş testiye; "Göremedin mi? Yolun senin tarafında olan kısmı çiçeklerle dolu. Fakat kusursuz testinin tarafında hiç yok. Çünkü ben başından beri senin kusurunu, çatlağını biliyordum. Senin tarafına çiçek tohumları ektim. Ve her gün o yolda ben su taşırken, sen onları suladın. İki senedir o güzel çiçekleri toplayıp, masamı süslüyorum. Sen kusursuz olsaydın, o çatlağın olmasaydı, evime böyle güzellik ve zarafet veremeyecektim" diye cevap vermiş.

Her birimizin kendine has kusurları vardır. Hepimiz birer çatlak testiyiz. Fakat sahip olduğumuz bu kusurlar ve çatlaklardır hayatlarımızı ilginç yapan, mükafatlandıran, renklendiren... Etrafınızdaki her kişiyi, oldukları gibi kabullenin. Dışlarındaki kusurları değil, içlerindeki güzellikleri görün...

Hayatın bana bıraktığı en güzel tortudur, konuştuğunuzda, yazdığınızda hitap ettiklerinize, onların iyi, güzel, hoş taraflarını söylemek. 

Doğru bir tane midir? Hiç sanmıyorum, herkese göre doğru yaşadığı kültür birikimlerine, kafa yapısına, tercihlerine göre çok değişiktir... Eleştiren kafa hep arar ne görsem diye, yorulur kafa, yorulur hayat, üstelik her eleştiri cevap hakkı doğurur, savunma güdüsü ile, fasit daire oluşur yorgunluk artar, hatta sinir katsayısı yükselir, öfke de gelir ardından, mutluluk hormonları uzaklaşırken bir bir....

Hayata, çevremize, insanlar hep güzel bakışlı gözlerle bakmayı şiar edinelim ki iç dünyamızda hissettiğimiz yaşamımız da o denli güzel olsun... Kendi doğrularınıza göre yanlış görüyorsanız, yanlışsınız demeyin, bir ışık verin, böyle de, bu açıdan da bakmak ister misin, gibisinden sözler edin...

Hepimiz yanlışlarımızı zaten bir şekilde ödüyoruz ve tecrübe kazanıyoruz.

Güzel bakış, mutlu hayat.

Mutlu huzurlu bir iç dünya dileği ile...

Fethi Denizmen

Temmuz 2020

Heybeliada

Etiketler Hayat
Yorumlar
Kalan Karakter 800
Ayşegül Nezir
Hoşgörü ile dünyada varolabilmek, başarırsak ne güzel yaşardık. Okumak, ders çıkarmak ve düzeltmek, yaşamak, deneyim kazanmak ve olgunlaşmak. Sevgiler