Haddini bilmek ve hadsizlik

"Had kendini bilmekle başlıyor derler ya, kendini çok başka bilenden başlıyor olabilir mi acaba?..."

Güncelleme:

Zaman kavramının sadece yaşadığımız anın algısında olduğunu kabul etmek bence hepimiz için çok zor. Zamanın, sadece tükenen geri gelmeyen anlar birikimi olduğunu biliyoruz. Kısa bir süreliğine bulunduğumuz anlar birikiminde, şimdilerde oldukça arşa çıkmış bir duygu durumuna takılmış vaziyetteyim. "Hadsizlik"...

Evet bildiğimiz ‘hadsizlik’ kelimesi,  insana sirayet ettiğinde korkunç bir davranış biçimine dönüşen davranış bozukluğudur. Bu davranış bozukluğu, psikolojik olarak fazla tetikleyici bir dünya düzeninde hatta coğrafya üzerinde yaşasak da son zamanlarda korkunç bir boyut aldı. Herkes birbiri üzerinde bir "had " sahipliliği olduğunu düşünüyor. Nezaket kavramını aramak bir yana dursun, had sahipliliğini kaldırmak için bir şeyler yapmalıyız diye düşünüyorum. En basiti, karşımızdaki insanlara saygı duymaktan bile daha önce geliyor bu kavram bence.

Had kendini bilmekle başlıyor derler ya, kendini çok başka bilenden başlıyor olabilir mi acaba? Hiç bir insanın hiç bir insana üstünlüğünün olmadığı bir yaşamdayız… Peki, nereden geliyor bu üstünlükle beraber gelen had bilmeme davranışlarımız! Bir zaman diliminde; bir insanın, çocuğun, gencin yetiştiriliş zamanında bunu kaybetmeye başlamışız. Yaşadığım kadarıyla anne ve babalarımızda kalmış en son had bilme duygusu, sonrası maalesef yokuş aşağı...

Hepimizin son derece içinde ve farkında olduğu bir sürü trend bambaşka özelliklerle yetiştirilmeye çalışılıyoruz. Korkunç bir insan değiştirme pazarlaması var dünya üzerinde, en basitinden sürekli bir özgüvenli olma durumu… Yaş fark etmeksizin sürekli bununla ilgili aşılanıyoruz. Elbette ki özgüvenli olmak kötü bir durum değil ama dozunda olması önemli, çünkü bir doz fazlası da hadsizliğe yol açıyor. Evet bu durumu belli yaşın üzerinde çok fazla görmesek de maalesef böylesine bir nesil geliyor bununla ilgili. Bir yerde okumuştum bir şeyin fazlası zehirdir diye, kesinlikle zehirlenmiş olarak hayatlarımıza devam ediyoruz.

Fazla özgüven, fazla hakkını arama bunun gibi bir sürü kavramın fazlasını yaşayınca bir sürü ahlaki özelliklerimizi yitiriyoruz. Bir taraftan çok da korkutucu geliyor. Hadsizliğin başladığı yerde şiddette başlıyor, karşındakinde ne olursa olsun bir tahribat oluşturuyorsun hadsizce davrandığında...

 Lütfen öz eleştirilerimizi yapalım, karşımızda iletişim kurduğumuz insanların sınırlarını bilelim. Her şeyde bir sınır var hayatta, insan en çok sınırları olan varlıktır, lütfen insanlığımızdan çıkmayalım. Hadsiz sorular sormayalım hadsiz davranışlarda bulunmayalım...

Haddini bilmekle ilgili olarak tarihte yerini almış düşünürlerin deyişlerini hatırlayalım burada;

Mevlâna'ya sormuşlar; “O kadar okursun, o kadar yazarsın, ne bilirsin? Mevlâna şu cevabı vermiş, “Haddimi bilirim!”

Romalı düşünür ve devlet adamı Lucius Annaeus Seneca “Mutluluk bile haddini aşarsa azap olur!” der. “Haddini bilmezler, bir makamın, bir yerin, bir vazifenin aradığı, bilgi, yetenek, tecrübe ve birikime sahip olmadıkları halde hırslarına yenik düşerek büyük sorumlulukların altına girerek ön plana çıkma çabasındadırlar hep. Oysa yetenekli ve donanımlı insanların fazla alçak gönüllü davranarak arka planda kaldıkları bir gerçektir”.

Homeros'un İlyada ve Odysseia destanında bilge kişiye sorarlar, efendim en iyi neyi bilirsiniz, cevap verir bilge “haddimi bilirim”. 

Goethe “Haddini bilmek, hem alçakgönüllülüğü hem de özgüveni içinde barındırır.”

Confucius “Her insanın bir sınırı vardır ve haddini bilmek, o sınırı bilmektir”

Bu cümlelerimi okuyanlar için umarım bir farkındalık oluşturur, insan her şeyin ölçülü halidir, had bilmek kendini bilmektir.

Haddini bilmek ve hadsizlik resim: 0

14 Ocak 2024

İstanbul

Esra Koçer

Esra Koçer kimdir? 

1984, İstanbul doğumlu olan Esra Koçer,  Erenköy kız lisesini bitirdikten sonra Cumhuriyet Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümünde okudu. 17 yıldır özel bir bankada müşteri ilişkileri yöneticisi olarak görev yapıyor. 

Yorumlar
Kalan Karakter 800
Fulya Dönmezer
İnsanı insan yapan en önemli özelliklerden biridir “had bilmek”. Herkesin nasibini alması umuduyla, kaleminize sağlık 🙏🏻
Çiğdem Baysal
Yazıyı şimdi okuyabildim. Gerçekten çok başarılı
Güven Tangöze
Çok güzel tarif etmişiniz had ve hadsisliği. Kişinin egosu bazen okadar yükselirki iş hadsisliğinde ötesine ulaşır ve işte o zaman ipin ucu kaçar ve karşısındakini evirir,çevirir ve ozaman hakarete varan sözcükler havada uçuşur.Bilmezki bu onun ezilmişliğinin bir uç göstergesidir. Had, her insanın bilmesi gereken bir davranış biçimi olduğundan onu gerektiği gibi kullanması hem onun ,hemde karşısındakinin onurunu korunması çok önemlidir. Siz bunu gayet güzel ifade etmişsiniz yazınızda tebrik ederim.
Cuneyt Çevik
Haddini bilen , zaten hadsizlik yapmaz .Ne kadar güzel bir tanımlama,çok güzel bir noktaya değinmişsin.Had kendini bilmekten geçiyor,bu günler de ,çok önem arzeden bu konuyla ilgili yazdıgın tespitleri,keşke türk halkının büyük bir kısmı , okuma fırsatı bulsa.Çünkü şu anda,gücü elin de tutanların ,haddini bilme konusun da değerlendirme yapamıyor maalesef,bu nedenlede insanlara verdikleri zarar had safhaya ulaşmış durumda.Kalemine sağlık,
Cemal Çalımer
Öncelikle yazının teması çok güzel seçilmiş; insan varlığının anlamıyla iç içe. “ Haddini Bilmek ve Hadsizlik” Esasen tema felsefi boyutta ele alınmayı tetiklerken, bu konudaki klasik anlayış ile post modern anlayışı örtülü bir şekilde karşı karşıya getirmekte ve bunun sonucu ortaya çıkan anomaliyi de sorgular içeriktedir. Ancak bu içerik oldukça boyutsuzdur. Bu yüzden kutlarım, Bilindiği gibi “hadd” sözcüğü Arapça olup sınır, uc, derece, seviye anlamlarındadır. “Haddini bilmek” de ölçüyü, sınırı, seviyeyi, giderek kendini bilmeyi öngörür. Bu insanın insan olma yolunda binlerce yıl öncesinden gelen klasik anlayıştır. Bu konuda biraz didaktik olmakla beraber klasik düşünürlerin deyişleri ipe serilmiş gibidir. ( “işi ben bilirim” e taşımıştır. )
Cemal Çalımer
Devam -2 Bilindiği gibi, geçen yüzyılın ortalarından bu yana “post-modernizm denen bir evre yaşanmaktadır dünyamızda. Bu evre, kapitalizmin de zirve yapmasıyla insanların karşısına oldukça bunalımlı ve problemli bir çağ getirmiştir. “Bu güne kadar öğrendiklerimiz, bildiklerimiz ne varsa yeniden sorgulanmalıdır.” “İnsanlığın bütün değerlerinin, ideallerinin üzerine bir çizgi çizilmelidir. “İnsan yeniden yaratılmalıdır.” . Bu durumda birey ve onun değerleri kendisi için ölçü olmaktadır. Yaşamda herkesin gerçeği farklıdır ve mutlak gerçek ve doğru diye bir şey de yoktur. Bu görüşler muvacehesinde yazıda yer alan “Hadsizliğe takılmış vaziyetteyim.” Sözüne pek takılmayın derim. Çünkü bu sizin doğrunuzdur. Sizin doğrunuz da herkesin doğrusu değildir. Kapitalist düzen, insanları birbirlerinin üzerlerinden atlatarak kârlılığı, verimliliği ve inovasyonu maksimize etmeyi gaye edinmiştir.
Cemal Çalımer
Günümüz dünyası uzun zamandan beri “Düzen“ odaklı olarak dönmektedir. Bu yüzden düzene uyum, “insana saygıdan önce gelir” “İnsan” odaklı dünya çok eskilerde (geçen yüzyıllarda) kalmıştır. Yazınıza tema olan “hadd ve hadd bilmezlik” de bu cümledendir. “İnsan her şeyin ölçülü halidir, had bilmek kendini bilmektir.” Sözü çok güzel ancak geçen yüzyıllarda kalmıştır. Bugün insanlar yarış atı gibidir ve arenalardaki esir köleler gibi birbirleriyle büyük bir rekabet ve mücadele içindedir. “İnsan değiştirme pazarlaması”, “öz güvenli olma durumunun pompalanması” vbg. Terimler, bu acımasız mücadelenin Literatürdeki adlarıdır. Konu güzel, ancak buna boyut kazandırmak gerekirdi bunu da ben yapmaya çalıştım. yazarin tekniği biraz didaktik ama sorgulayıcı ve cesurca. Sistemli ve düzenli okuması ve de usanmadan yazması gerek. Başarılar dilerim
DAHA FAZLA YORUM GÖSTER