Bir Film Senaryosu Gibi Sıfırdan Zirveye

Takvimler 1864’ü gösteriyordu. O yıl doğup büyüdüğü Rügen Adası’ndaki vasat yaşamından daha 13 yaşındayken ayrılıp, kendini New York’ta göçmen olarak buldu.

(George Charles Boldt)

Takvimler 1864’ü gösteriyordu. O yıl doğup büyüdüğü Rügen Adası’ndaki vasat yaşamından daha 13 yaşındayken ayrılıp, kendini New York’ta göçmen olarak buldu. 1916’nın bir kış günü NY Manhattan’da hayata veda ettiğinde ise arkasında inanılmaz derecede zenginlik, prestijli oteller ve ün bıraktı.

Gezginler dışında pek bilenimiz olmadığını düşündüğüm Baltık Denizi’ndeki Pomeranya kıyılarında bulunan Almanya’nın Rügen Adası 1818'den bu yana bir sayfiye yeri ve Almanya'nın en büyük tatil noktalarından biri.

New York’a kadar uzanan hikayemiz bu adada başlamakta. Adanın ortasındaki eski Rügen Bölgesinin başkenti olan Bergen auf Rügen kentinde (Rügen auf Bergen- Prusya) 25 Nisan 1851 tarihinde Boldt ailesinde erkek çocuğu dünyaya gelir ve ismini Georg Karl koyarlar.

Georg Karl daha ufak yaşlardayken bile geleceğin çok farklı olacağına dair sinyaller vermeye başlamıştı. Doğup büyümekte olan kentin prensi Berlin’den gelen yazlık konuklarını çeken çok güzel ve zarif bir tatil yeri inşa etmişti. Goorg Karl daha onlu yaşlarının başlarındayken orada ufak tefek işlerde koşturmaya ve sonrasında da mutfak işlerinde yardımcı olmaya başlar. Tatil beldesinin ziyaretçileri ile de çok tatlı ilişkiler kurar. Ziyaretçilerin sevgisini kazanır. Daha çocukken ruhunda ve genlerinde misafirperverlik duygusu vardı sanki...

Bir Film Senaryosu Gibi Sıfırdan Zirveye resim: 0

George Boldt (stringfixer.com)

1851- 1916

Bu çocuk 1864 yılında tek başına New York’ta küçük bir otelde mutfak yardımcısı olarak çalışmak üzere Amerika’ya göç ediyor.

Rastlantılar insan hayatının akışını değiştirebilir, yepyeni kapılar açılabilir, kapıdan içeriye buyur edilebilir. Ancak içeride kalmak ve daha ileriye gidebilmek için farklı ve fark yaratan kişiliğe sahip olmak gerekir. Şanslı insan derler bazıları için. Ancak o şanslı denilen insanlar şansı kendi kişiliği, farklılığı ve kendine yaptığı yatırım, sorgulayıcı meraklı kafa yapısı, eğitimi, ilişkilerindeki akılcılığı ve inceliği sayesinde elde ettiği nedense düşünülmez…

Rastlantılar Değiştirir Mi Hayatın Akışını?Ne dersiniz, rastlantılar hayatımızın akış yönünü değiştirir mi, yoksa o değişen yön bizim isteğimiz mi ya da sahip olduğumuz ilişkiler ağı ve alt yapımız mı hayatımızı isteğimize göre yön vermemizi mi sağlayan...

Hikayemizin kahramanı Georg Karl artık Amerikalı George Charles olmuştur. Bir müddet sonra kapağı Amerika Birleşik Devletlerinin en eski erkek kulübü olan seçkin Philadelphia Kulübüne atmıştır (Philadelphia Club - Wikipedia). New York milyoneri olma yolunda kapıdan içeri girmiş ve sahip olduğu özelliklerle şansını yaratmıştır.

Bir zamanlar taverna bekçisiyken söz konusu kulübün sorumlu yöneticisi olan Almanya doğumlu William Kehrer’in (1828-1902) dikkatini çekmeyi başarmış ve bu dikkat çekiş sonucunda onun asistanı olmuştur.

Boldt burada çalışırken Kehrer’in 17 yaşındaki kızı Louise’in de gönlünü kazanmış ve 26 yaşındayken onunla 1877 yılında evlenmiştir. Louise 2004 yılında hayatını kaybetmiştir.

Bir Film Senaryosu Gibi Sıfırdan Zirveye resim: 1

Louisa Augusta Kehrer 1860-1904 - Ancestry

Sahip olduğu özellikler ona yeni kapılar açmaya başlamıştır. Örneğin evlilik hediyesi olarak kulübün zengin üyelerinin onlara Philadelpihia Bellevue’de küçük bir otel kurmalarına yardım etmeleri gibi…

Philadelphia seçkinleriyle bağlantı kurmak, sosyal bir prestij sağladı. Ancak daha da önemlisi Louise Boldt, zengin kocaların eşlerinin o sırada yaygın olan ev hapsinden kaçmak istediğini hissetti. Masalardaki kesme çiçekler ve mumlar gibi göz alıcı kadınsı bir kalite sağlayan yeni özelliklerin yanında yemekleri ile de ‘’Boldts Bellevue” kısa sürede ünlendi. Boldts, Philadelphia Terrapin’lerini (su kaplumbağaları) Kraliçe Victoria’ya gönderdi. Astors ve Vanderbilts, New York’dan ziyaret ettiler ve bu ziyaret George Boldt’un William Waldorf Astor’un New York’ta inşa edeceği ve Amerika’nın en iyisi olacak yeni bir otelin sahibi olarak seçilmesine yol açtı.

George Boldt’un multi milyoner olma hikayesi oldukça uzun. Kısaca özetlenirse, Waldorf Oteli, George Boldt’un özelliklerine göre inşa edildi. Karısı Louise Boldt kadınsı yeniliklerin sorumlusu olarak her odayı dekore etti.

Boldt çifti yalnızca kadınları nasıl cezbedeceklerini değil bir başka önemli dersi de tecrübeleri ile öğrenmişlerdi.

“Eğer o günün rayicinde geçerli olan fiyatlardan çok daha fazlasını talep ederlerse, otel müşterileri olan misafirler bu yüksek fiyatları karşılayabileceklerini göstermek için sıraya gireceklerdi. Girişine gerilmiş kadife ip koydurdu ve beyler beyaz kravatlı giyindikleri ve açıkçası faturayı ödedikleri sürece içeri girebileceklerdi.’’

The Waldorf-Astoria Hotel 

1897’de açılan Astoria bölümünü ekleyerek kurumu dünyanın en büyük oteli haline getirdi. Bir zekanın gözlemlediği gibi Boldt’un dehası, kitlelere ayrıcalık sunmaktaydı. Waldorf-Astoria şaşırtıcı bir başarıydı ve George Boldt’u sadece birkaç yıl içinde multi milyoner yaptı.

Not: 1000 adalar ve gizli salata sosu efsanesi gelecek yazımda olacak!

13 Ekim 2021

Heybeliada

 

Boldt George C. of the Waldorf | Famoushotels.org

Philadelphia's Snapper Soup Then and Now | KitchenAid Stories

Fact or fiction: The legend of Waldorf (deccanchronicle.com)

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
Kalan Karakter 800
PINAR ÖZDEMİR
Waldorf Astoria otel harika gözüküyor. Çok güzel ve keyifli bir yazıydı teşekkürler.
Bevin Peşkircioğlu
Fethi Bey, Yazılarını, çok keyifle okudum, Rügen adası veGeırge Charles Boldt hikayesi çok ilginç geldi. Çok teşekkürler…
Feryal Orhon Basık
Ben ABD’de çalışırken bizim şirkette market arabası gibi bir arabayla milletin postasını dağıtan, (tezgahı neredeydi bilmiyorum) isteyenlerin ayakkabısını boyayan bir office boy vardı. “Boy” dediysem bembeyaz saçlı, hafif tombulca güler yüzlü bir adamdı. Birgün gri takım elbisesini giymiş, kravatını takmış, bizim binaya çok yakın olan Waldrof Astorya’ya gidip kendine şaraplı-istakozlu mükellef bir ziyafet çekmiş. Sıra hesap ödemeye gelince, “Ben … şirketin genel müdürüyüm. Faturayı şirkete gönderin” demiş. Sonra ne mi oldu? Kimse olay çıkarmadan faturayı ödedi. Ama adamı hemen emekli ettiler. Emeklilik haberini veren şirket gazetesindeki fotoğrafta bizim patron onun ayakkabısını boyarken poz vermişlerdi.