Bardakçı Koyu, Mitolojik Hikayesi ve Zeki Müren
Bardakçı Koyu, Bodrum Yarımadası’nda, merkeze oldukça yakın bir koydur, sessizliği ve berrak suyuyla dikkat çeker. Koy, çoğunlukla deniz yoluyla ulaşılan korunaklı bir cennet gibidir. Peki, bu güzel koyun mitolojik hikayesi ve kültürel değeri nedir?
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlBardakçı Koyu’nun adının mitolojik bir geçmişe dayandığına inanılır. İsminin kaynağıyla ilgili birkaç farklı efsane vardır: Rivayete göre antik dönemde burada yaşayan bir topluluk, testi ve bardak gibi seramik eşyalar üretirmiş. Bu üretim, bölgenin ticaretinde önemli yer tutarmış. Dolayısıyla “bardak yapanlar” anlamında bu koya “Bardakçı” denmiş. Bazı kaynaklar ise burada su testileriyle ticaret yapan gezginlerin mola verdiğini, bu yüzden “bardak” kelimesinin zamanla yerleştiğini anlatır.
Mitolojik anlatımlarda Bodrum Yarımadası civarındaki koylar, deniz perileri (Nereidler) ve su tanrıçalarıyla ilişkilendirilir. Bardakçı Koyu’nun suları da bu bağlamda, tanrıçaların yüzdüğü, arındığı, gizlendiği bir yer olarak tasvir edilir.
Bardakçı Koyu’nun Unutulmuş Efsanesi: Hermes ile Afrodit'in Yasak Aşkı ve Zeus’un Laneti
Çok eski zamanlarda, Ege’nin en mavi koylarından biri olan Bardakçı, tanrıların gizlice buluştuğu saklı bir cennetti. Ne Olimpos’un gözleri ne de insanlar burayı kolay kolay göremezdi. Çünkü burası, Hermes ile Afrodit’in yasak aşkının saklandığı yerdi.
Hermes, tanrıların habercisi, rüzgâr gibi hızlı; Afrodit ise aşkın ve güzelliğin tanrıçasıydı. İkisi de farklı kaderlere sahipti, ama kalpleri birbirine kaymıştı. Bu aşk, Olimpos’ta hoş karşılanmıyordu. Zira Afrodit, Ares ile bağlanmıştı, Hermes ise tanrılar arasında “serbest” ruhlu sayılırdı.
Ancak ikili, aşklarını sürdürmek için bir yer arıyordu. İşte o zaman, deniz tanrıçalarının (Nereidlerin) bir zamanlar yıkandığı, insan gözünden uzak ve korunaklı olan bir koya indiler, bugünkü Bardakçı Koyu'na.
Burada, ay ışığında buluşur, gizli öpüşmelerini suya fısıldarlardı. Afrodit’in teni koyun suyu gibi pürüzsüz, Hermes’in sesi rüzgar gibi yumuşaktı. Koyun içinden çıkan bir kaynak, onların aşkının kutsandığı su olarak kabul edilir; o yüzden Bardakçı Koyu’nun suları hâlâ berraktır derler.
Zeus’un Öfkesi ve Laneti
Zamanla bu gizli aşk fısıltılarla Olimpos’a ulaştı. Zeus, düzenin ve hiyerarşinin tanrısı olarak, bu gizli buluşmaları hem aşk hem de tanrılar arası denge adına bir tehdit saydı. Özellikle Afrodit’in sık sık görevlerini aksatması, Zeus’u çileden çıkardı.
Zeus, ikisini Bardakçı Koyu’nda yakaladı. Deniz sisine bürünerek koya indi, yıldırımları elinde tuttu. Hermes, Zeus’un karşısında başını eğdi. Afrodit ağladı, ama Zeus kararını vermişti: “Aşkınız su kadar berrak, ama bir o kadar da geçicidir. Bu koyda aşkı yaşarsanız, her seferinde biraz daha hatırlanmaz olacaksınız. Zira bir gün, bu koy sadece sessizliğiyle kalacaktır.”
Zeus, Bardakçı Koyu’na bir lanet bırakmış oldu böylece;
- Burada gerçek bir aşk yaşanırsa, unutulmaya mahkûm olur.
- Bu koyda birbirine kavuşamayan âşıklar, her dolunayda denizden çıkan sisle birlikte birbirlerini bir anlığına hatırlarlar, sonra yeniden unuturlar.
Efsanenin Günümüze Yansıması
Bugün Bardakçı Koyu’nun sabahları sisli olması, dolunaylı gecelerde denizden ince bir buhar yükselmesi, işte bu lanetin izleridir derler. Sessizliği ise, Hermes ile Afrodit’in zamanında fısıldadığı aşk sözlerinin yankılarıdır.
Bazı Bodrumlular, özellikle yaşlı balıkçılar, şöyle der:
“O koyda yalnız başına yüzen biri varsa, ya aşkı arıyordur… ya da bir zamanlar orada bırakmıştır.”
Bardakçı Koyu ve Zeki Müren ile İlgili Hikayesi
Zeki Müren’in Bodrum’la olan bağları iyi bilinir; Sanat Güneşi, uzun yıllar Bodrum’da yaşamış ve burada üretmiştir. Bardakçı Koyu ise bu bağın özel bir parçasıdır. Zeki Müren, 1970’li yıllarda Bodrum’u ikinci evi olarak benimsemişti. Bardakçı Koyu’na sık sık teknesiyle gelir, burada yüzmeyi çok severdi. Hatta bazı kaynaklarda bu koyda beste yaptığı, denize karşı içli içli şarkı söylediği anlatılır. Koyun tenha ve huzurlu yapısı, Zeki Müren’in inzivaya çekildiği dönemlerde ona adeta bir sığınak olmuştu. Söylentilere göre Zeki Müren “Elbet bir gün buluşacağız” şarkısının bazı dizelerini burada mırıldanmaya başlamış; yalnızlık, özlem ve dinginlik duygularının birleştiği anlar koyda yaşanmış.
Bodrum’daki Bardakçı Koyu ve Zeki Müren arasında anlatılan bu hikâye, yarı efsane yarı gerçek bir anlatıdır. Kesin tarihî bir belgeye dayanmamakla birlikte, Bodrumlular arasında sıkça anlatılan bir rivayettir ve Zeki Müren’in çevreye ve doğaya olan duyarlılığına dair sembolik bir örnek olarak aktarılır: Bu koyu çok seven Müren buranın doğal yapısını bozan bir otel inşaatı başlayınca çok rahatsız olur, doğaya yapılan bu müdahale karşısında çok öfkelenir.
Söylenenlere göre Zeki Müren, inşaata tepki olarak “Bir daha buraya gelmem!” der ve protestosunu yapar. Bu hareketi, doğrudan doğaya deği,l ama insan eliyle bozulan doğaya duyulan bir tepki olarak sembolleşmiştir.
Söylenenlerin gerçeklik payı nedir bilinmez, ancak Zeki Müren’in doğaya düşkünlüğü, Bodrum’a sevgisi ve duyarlılığı bilindiğinden, bu tür söylenceler onun kişiliğiyle örtüşen bir kültürel hafıza yaratır.
Bu hikâye ne kadar doğru olursa olsun, Bodrum’un geçirdiği dönüşüme sanatçılar tarafından gösterilen tepkinin bir simgesidir. Zeki Müren gibi isimlerin doğa ve estetikle kurduğu ilişki, bu tür anlatılarla yaşamaya devam eder.
***
Bodrum Zeki Müren Sanat Müzesi (Kumbahçe, Zeki Müren Cad. No:11)
İşbu sanat müzesi ülkemizin en önemli sanatçılarından olan Zeki Müren’in 1980 yılından vefat ettiği 1996 yılına kadar yaşadığı Bodrum’daki evidir. Sanatçının hayatı ve eserleri ile ilgili bilgi ve belgeleri, fotoğrafları ayrıca sahne kıyafetleri ve özel eşyaları, bu evde düzenlenerek 2000 yılından itibaren ziyarete açılmıştır. Bodrum Zeki Müren Sanat Müzesi’nde sanatçının hayatından kesitler izleme ve anılarına tanıklık etme fırsatını da bulabilirsiniz.
24 Haziran 2025
Suadiye