Daha KÜÇÜK Bir Hayat - 22.09.2012

Türkiye aşığı Lübnanlı arkadaşlarımı gezdirirken, yolda onların bir arkadaşlarıyla karşılaştık. O da ne... Ferrarili bilge! 50′li yaşlarda. 2 yetişkin çocuğu var, biri 20 biri 18. Üç sene önce her şeyi bırakmış, 4 aydır Türkiye’de teknede yaşıyor. Keşke bir 400 yıl daha Türkiye’nin altında yaşasaydık, biz “bağımsızlığı hak etmiyoruz...

Türkiye aşığı Lübnanlı arkadaşlarımı gezdirirken, yolda onların bir arkadaşlarıyla karşılaştık. O da ne... Ferrarili bilge!

50′li yaşlarda. 2 yetişkin çocuğu var, biri 20 biri 18. Üç sene önce her şeyi bırakmış, 4 aydır Türkiye’de teknede yaşıyor. Keşke bir 400 yıl daha Türkiye’nin altında yaşasaydık, biz “bağımsızlığı hak etmiyoruz, beceremiyoruz, sizin gibi güçlü değiliz, Türkiye’ye hayranım” diyor. Yani  aynı zamanda Türkiye aşığı... Yemekler, koylar, insanlar... Her şeyi!

Nabil çalışmayı bırakmakla kalmamış hayatını “küçültmüş”. Evini arabasını, her şeyini küçültmüş. Karısına da demiş ki Gucci giymek istiyorsan sen çalışırsın, benden bu kadar.  Nabil çok mutlu. . Annesini ekmek almaya bakkala götürüyor ve karşıdan karşıya geçerken babasının elini tutuyor, çocuğunun okuluna gidip saatler geçiriyor... Belki de en değerli şeyden en bolu onda; zaman.

Yapmaya çalıştığı şeylerden biri: çevresindekileri değiştirmek, dünyayı değiştirmek. Bütün arkadaşları paralı pullu tipler, onu Kanada’da  Heli-Ski yapmaya davet ediyorlar. Lodge da havluları değiştirmek isteyen temizlikçiye “lütfen havlumu değiştirmeyin sular ziyan olmasın, dünyadan bir tane var ama 2. 5 tane var gibi harcıyoruz, bu değişmeli diyor... Yani anlayacağınız, Ferrari’sini satan bilge Part2. (Sordum Ferrari’si yokmuş. Mercedes G5OO’ü varmış)

İstemenin sonu yok, ölçüyü kaçırdık diyor (şu anda içinizden, vallahi doğru söylüyor bilgemiz diyorsunuz biliyorum, çünkü doğru!) Devam ediyor... Hayat öyle bir hale geldi ki,  Avusturalya’dan kuşkonmaz olmazsa sofraya oturamıyoruz... Evimiz en az üç oda değilse uyuyamıyoruz... Nedir bu? Sonu nedir? Bir milyonun olunca 10 milyon, First Class uçak biletin olunca kendi uçağını istiyorsun... Dolabın patlasa da, elbiselerini, ayakkabılarını sayamasan da daha çok istiyorsun... Ucu bucağı yok... Daha  daha  daha...

İnsanoğlu, ‘istemek’ üzerine kurulu bu düzende kaybolmuş durumda. “Peki, bir devrim mi olacak? Nasıl değişeceğiz” diye sorduğumda, “Yok biri gelip bizi değiştirmeyecek, biz ‘yaşam şeklimizi’ değiştireceğiz” diyor. Nasıl yani? Daha azına,  daha küçüğüne, daha sadesine sahip olmakla  yetinerek. Siz yetinebilecek misiniz? Ben 30 günde 6 elbiseyle yaşadım, galiba 100 şeyle yaşama modasına katılma zamanı yaklaşıyor.

Not: Lübnanlı “bilge” bana bir de bir bilmece sordu: Bana öyle bir şey söyle ki... –Tanrı ‘dan  daha yüce. -Yoksullar sahip. -Zenginlerin ihtiyacı var. -Yersen ölürsün. Cevabı: Hiçbir şey... (Meğerse bunu 4 yaş çocuğu hemen biliyor, biz büyükler saatlerce düşünüyormuşuz... İşte hayat böyle basit olmalı diyor.)

Sağlık, sevgi ve para ile kalın.

 

Yorumlar
Kalan Karakter 800