Peki Ya Tam Tersi Olsa?
İstanbul'da birkaç mekandan cidden şikayet etmiştim. Kimi kendini satırların arasında buldu, kimi bulamadı. Kimi de adını hiç duymadığım, hiç gitmediğim mekanları bana yazdı. Yüzlerce soruyu ayrı ayrı yanıtladım, bir tanesini de buradan yanıtlayacağım.
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone OlHani mekanlar açılırken kafada bir plan oluyor ya, evde kendinize hazırladığınız kahvaltıyı ya da annenizin hep yaptığı o şahane keki satmayı planlayarak bir mekanın özünü kuruyor ve orayı açıyorsunuz. Hah, işte o ana kadar dükkanın kirası, dekorasyonu, personel maliyeti, elektrik - su, tabak - çanak, ısıtma - soğutma filan yazıyorsunuz, üst üste koyuyorsunuz, topluyor, ortaya bir maliyet çıkarıyorsunuz.
Bu maliyet, mekanı açma maliyeti olarak en baştan, ufacık bir sapma ile biliniyor kabul ediliyor.
Anahtar teslim maliyet: Kaç kişi çalışır, elektrikli aletler filan... Hepsine okey diyorsun.
Şıkır şıkır bir mekan açılıyor, havalı personel, keten önlükler, el yazısı ile yaka kartı, şu bu... Görenin ağzı açık kalıyor.
Sonra zaman geçiyor, maliyetler canını sıkmaya başlıyor; çıkış arıyorsun. O anların birinde tasarruf ve fedakarlık perileri işin içine giriveriyor.
Bu perilerin üzerinde değişiklik yaptığı tek şey ise nedense daima ürünün kendisi oluyor.
"Margarin kullanırım, ne olacak ki..." diye başlıyor çakallık. Dalga dalga açılıyor.
Önce yağını değiştiriyorsun, sonra ununu değiştiriyorsun, tuzunu değiştiriyorsun, salçanı endüstriyelleştiriyorsun.
Kakaonun en ucuzunu alıyorsun, meyvenin en dandiğini buluyorsun diye diye büyüyen bu sarmal, senin işinin özünü ve kökünü mahvediyor. Mekanın hala şahane, dekor hala on numara ve personel çok şık, fakat sattığın ürünün elle tutulur yanı kalmıyor. Tatsız, özelliksiz ve kazık.
İnsanlar ilk çatalda fark ediyor. Bir gidiyor, iki gidiyor, ama ötesi olmuyor. "İşlek yerdeyim" formülü ise bu çağda pek işlemiyor.
Soruların genel yanıtı belki de budur.
Bunun tam tersi olsa?
Yani mekan temiz, ama masalar basit olsa... Dekor mütevazi, fiyatlar makul, çalışanlar aile ferdi, çıkan ürünler de ev kalitesinde kalsa ne olur?
Yanıtı bellidir. Üzerinde düşünülmeyecek kadar net bir döngüdür bu. Çok basit bir formüldür.
Malzeme iyiyse + niyetin de iyiyse = sonuç daima iyi oluyor.
Bolca hava + çakallık + hesap makinesi ve "Eşşek gibi gelecekler, itirazsız yiyecekler" kuramıyla işletilen mekanlar daima kötü oluyor.
Atomu parçalamasak da lezzetli bir köfte, iyi bir kek, taze bir çay ile buluşsak keşke...
Çok mu zor?
Sevgiler
Pınar