Söyleşi ve ‘Saudade’*

Güzel bir sözdür ‘söyleşi’; hem ahenk, hem anlam, hem de derinlik bakımından...

Söyleşi bir insanın ‘var olması’ ile özdeştir kanımca. Söylemek, söyleşmek suretiyle var olur insan; acılar, üzüntüler onunla azalırken, sevinçler, mutluluklar ve sevgiler onunla çoğalır.   

Dili kelimeler yapar, anlar ya da anlamazsınız. Ancak söyleşi insan ruhunun nağmeleridir ve bu müzik evrenseldir. Onu anlaşılır kılan insanın sıcaklığıdır.

Yaşamı da ölümü de anlamlı kılan ‘sevgidir’! İnsanlardaki bu sıcak duygunun yüreklerdeki akışını sağlayan ve onların birbirlerinde çoğalmasını yaratan bir sihirli olgudur söyleşi.

Yaşamın imbiğinden süzülerek gelen tecrübelerimizi, öğrendiklerimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi, sezgilerimizi ve hatta hayallerimizi birbirimize söyleşi ile aktarabiliriz. Yazmak ve okumak da bu anlamda bir söyleşidir kanaatimce, bir başka yoludur, söylemek ve söyleşinin;  şu an yaptığımız gibi!

İnsanın moral dünyası da, düşünce evreni de, hayal âlemi de insansız ve söyleşisiz olamaz. Sevgiler, sevinçler, hüzünler, kaygılar insan ruhunda paylaşılmayı bekler her biri. Sezgiler, fikirler, bilgiler de öyle. Bütün bunlar dışınızdaki insanlarla anlam kazanır. İnsanı insana ulaştıran da dil ve söyleşidir.

Söyleşmek, paylaşmaktır bütün bunları. Bununla bütünleşir, bununla çoğalır insan. Bu yüzden severim söyleşiyi! Açık, yalın, öze dönük; hele ki; akılla bilgiyle, sanat ve felsefeyle bezenmiş olanlarını, tıpkı; kadim Yunan’daki “Saudade Söyleşileri” gibi.

Saudade Söyleşileri, ilk haliyle Eski Mısır rahipleri arasında başlamıştır. Ancak bu söyleşiler halktan uzak, sadece Rahiplerin tekelindedir. Yıldızların altında yıldızları gözlemek anlamına gelen ‘saudade’ Eski Mısırdaki ilk insan yerleşimlerine kadar gider. İlk yerleşmeyle beraber toplumda kurumsallaşmalar yeni yeni başlamıştır. Seller ve su taşkınları tarım için çok önemlidir. Akıllı krallardan biri yerdeki hareketlerle gökyüzündeki hareketlerin birbiriyle ilintili olduğunu sezinler. Adamlarından birkaçını bu işi gözlemek için görevlendirir. Bunların yiyecek ve içecekleri ayaklarına taşınır. Bunlar ilk rahiplerdir. Gece ve gündüz gözlerini kırpmadan gökyüzü ve yeryüzünü izlerler. Sonrasında bir takım bilgiler edinirler. Edindikleri bu bilgileri bir esrara bürüyerek (ay tutulması, güneş tutulması, sellerin başlaması, vahşi hayvanların ortaya çıkması v.b) gaipten haberler vermeye başlarlar. Rahipler, halk üzerindeki sultalarını ve iktidarlarını sürdürmek için bu bilgi ve düşünceleri halktan gizlemişler, kendilerine bir kutsiyet atfedilmesinde kullanmışlardır. Sonrasında, Uzun Mısır gecelerinde yıldızların altında gün ağarıncaya kadar süren ve belli ritüelleri olan sihirli bu söyleşiler ‘Saudade’ olarak adlandırılmıştır.

Eski Yunan’da ise çok daha sonraları bu söyleşiler halkın arasında, insanlarla birlikte yapılır olmuştur. Uzun yaz gecelerinde yıldızların altında gün ağarıncaya kadar sürdürülen bu söyleşilerde; insanlar sahip oldukları her bilgiyi, her düşünceyi birbirlerine aktarıyor, sevinç ve hüzünleri paylaşıyorlardı. Şiirler ve şarkılar bu söyleşilerin süsü oluyordu.

Esasen, aynı dili konuşan yunanlılar köklü bir bilince sahipti. Köyden köye, şehirden şehre benzer bir ritm içinde, daha çok da açık havada yaşarlardı. Pek çok yerleşim yeri tepe yamaçlarına kurulmuştu.  Bunlara bir de tanrıların evi sayılan akropol egemendi. Agora ise sitenin meydanıydı, kamusal yaşam orada yoğunlaşırdı. Bayramlar ve resmi eğlenceler burada yapılır ve yararlarından herkes payını alırdı. Bu şenlikler genelde ayin alayları, korolar, danslar, şiirler, söyleşiler ve yarışmalar içerirdi. Tiyatro gösterileri ise eski ‘saudade’ günlerini özgüler ve Dionysos’u kutsardı. Büyük tapınaklar oyunlar, şiirler, şarkılar ve söyleşiler için geniş kalabalıklar toplardı.

Diğer yandan, Eski yunanda yaşam dinamik ve hareketlidir. İletişim açık, bilgiye dayalı ve paylaşımcıdır. Eğitim ise yaşamla iç içedir. Platon şöyle söyler: “İyi eğitim almış olan bir kimse iyi biçimde şarkı söylemek ve dans etmek yeteneği de edinmelidir.”

Bu yüzden Eski Yunan’da sanat, bilim, felsefe, doğa ve insan bilimlerindeki büyük ve coşkulu gelişmeler yaşanmıştır. Nitekim Eski Yunan bu haliyle binlerce yıl sonrasında başlayacak olan aydınlanma çağına referans olabilmiştir. İnsanlık bu gün geldiği aşamada; “yıldızlarla ve gökyüzüyle söyleşmek” anlamına gelen, “Saudade “ ye çok şey borçludur.      

Öyle ki, İnsanoğlu yıldızlar altındaki o söyleşilerden, büyülü şarkılardan ve şiirlerden, bu gün parmaklar altındaki tuşlar ve semboller dünyasına evirilmiştir. İnsanlar, akıllı telefon ve benzerlerinin meftunu olmuşlardır. Aralarındaki iletişim;  söyleşiler, şiirler, şarkılar, görseller, haber ve bilgi paylaşımları dijital ortamda canlı ve tüm hızıyla devam etmektedir. Değişen araçlar olmuştur ancak öz değişmemiştir.  Gelecek kuşakların teknolojisinde bu araçlar belki büyük ölçüde  (boyut, biçim ve içerik vb.)  değişebilecektir ama insanoğlunun birbiriyle söyleşisi ve iletişimi asla bitmeyecektir. Pek muhtemeldir ki, yakın bir gelecekte, bu söyleşiler yıldızlar altında değil yıldızlar arasında olacaktır.

 * Saudade: Yazarın oluşturduğu soyut bir evrendir.  

Eylül 2020 - Marmaris

 

 

 

 

Yorumlar
Kalan Karakter 800
Fethi Denizmen
Öncelikle Go Cemal Go Demek isterim Sürdürülebilirlik günümüzün trendi ve sen herkesi pazartesi yazılarına alışkanlık yarattın Suadade kelimesini ilk kez duydum alttaki açıklama ise bana hiç bir şey vermedi neyseki yazıyı okuyunca senin yıldızlarla söyleştiğini anlamış oldum Naci üstat ve bendeniz daha o mertebeye varamadık Bu güzel yazılarına devam Pazartesiye yenisini meraklabekliyorum