Hafta sonu izlenebilecek para konulu filmler

Stece Carell, Christian Bale, Ryan Gosling ve Brad Pitt isimlerinden oluşan kadrosu sizi yanıltmasın, filmin bu yıldız ekibe yaslanıp da kolaycılığa kaçtığını sakın ola ki düşünmeyin. Film, 2008 yılında önce ABD'de patlak veren ve sonrasında dünyanın genelini etkisi altına alan konut/mortgage kredisi bazlı büyük ekonomik krizi, bu krizi önceden fark edip en azından kendilerini koruyarak fırsata dönüştürmeyi amaçlayan bir grup ekonomi insanının gerçek öyküleri üzerinden anlatıyor. Her zaman aç olan vahşi kapitalizm kendi kendisini yiyip bitirmesine "küçük bir örnek" teşkil eden bu öykü, ekonomi terimlerini de aşinası olmayan seyirciler için anlaşılır kılıyor...

Büyük Açık ile birlikte bu türün en taze işlerinde olan Para Avcısı (The Wolf of Wall Street) genç ve hırslı bir CEO'nun kurtlar sofrası Wall Street'te yakaladığı bir açığı affetmeden fırsata dönüştürmesini ve kendisiyle beraber çevresine çok kısa sürede milyon dolarlar kazandırmasını beyazperdeye taşıyor. Marin Scorsese’nin temposu neredeyse hiç düşmeyen biyografi uyarlaması filmi, Leonardo DiCaprio’nun oyunculuğu ile şahlanıyor desek, herhalde abartmış olmayız...

Kısa konusu itibariyle değerlendirildiğinde bir spor hatta özelinde beysbol filmi olarak etiketlenebilen Kazanma Sanatı (Moneyball), ele aldığı spor dalının inceliklerini saha düzlüğünde değil finans cephesinden değerlendirmeyi tercih eden bir yapıt. Yönetmen Bennet Miller’ın filmografisinin en parlak işlerinden olan film, para ve takım yönetmenin "inceliklerini" aşılıyor.

Her daim filmlerinden eksik etmediği ve muhtemelen de hiçbir zaman vazgeçmeyeceği ironik tavrını, henüz filmin isminden mevzuya yediren belgeselci Micheal Moore, düzenin tekerine çomak sokmaya devam ediyor. Paranın ve “büyük” adamların uçsuz bucaksız riyakarlıklarını kendine özgü anlatımıyla mizahi bir biçimde sunan Moore, filminde yeni bir şey söylemese de mevzuyla pek ilgili olmayanlar için güzel bir derleme yapıyor.

2001 yılında vizyona giren The Bank (Banka: Kelebek Etkisi); Yüzüklerin Efendisi ve 300 Spartalı gibi servete mal olan gişe rekortmeni filmleri; David Wenham’ın başarılı oyunculuğuyla süslenmişti.

Tarihi borsa çöküşlerini inceleyen Jim Doyle (David Wenham), gerçekleşecek çöküşleri öngörebilen programlar tasarlar. Bankacılık, rüşvet ve bir matematik dehasının bu çabalarını konu alan Banka: Kelebek Etkisi, izlenmesi gereken para filmleri arasında yer alıyor.

İçerisinde bol aksiyona da yer veren bu yapım, listedeki en nefes kesen filmlerin başını çekiyor. Bir ekibin emekli olmadan önce yapmak istedikleri son soygunda, karşılarına oldukça zeki bir dedektif gelir. Bu durum ekibi oldukça yoracaktır. Para güzel evet ama düzgün bir şekilde kazanılmadığı zaman insanın başına tahmin edilenden çok daha kötü şeyler açabiliyor. Paul Walker ve Matt Dillon gibi ünlü oyuncuların yer aldığı filmi, John Luessenhop yönetiyor.

2008'de Wall Street merkezli patlak veren finansal krize, batmak üzere olan tek bir yatırım bankasının gözünden bakan film, finansçıların bu dönemde düştüğü en büyük kıskacı da gözler önüne seriyor: batan müşterilere karşı ahlaki sorumluluk mu, yoksa köprüden önceki son çıkışta kendini kurtarmak mı? Kevin Spacey, Paul Bettany, Jeremy Irons ve Zachary Quinto’dan oluşan kadrosunun yanı sıra yönetmen ve senarist J.C Chandor’a En İyi Orijinal Senaryo dalında Oscar adaylığı getirdiğini de ekleyelim...

Gerçek bir hikayeden uyarlanan film, 1970’lere doğru sizi alıp götürüyor. Bradley Cooper, Jennifer Lawrence gibi isimlerin başrollerini paylaşıyor. Usta dolandırıcı Irving Rosenfeld ve ortağı Sydney Prosser bir FBI ajanı tarafından yakalanmasıyla başlayan filmin yönetmenliğini David O. Russell yürütüyor.

Bradley Cooper, Abbie Cornish ve Robert De Niro’nun başrollerini paylaştığı Limitless (Limit Yok) filmi, başarısız bir yazarın hayat hikayesini ele alıyor. İllegal yollarla tesadüfen ulaşmış olduğu bir hap sayesinde bütün hayatındaki akıl almaz değişimi konu alan film, bizleri hayal dünyasında yolculuğa çıkarıyor. Bir anda yazarlık ve finans alanında zirveye ulaşarak servet içerisinde yüzmeye başlayan bu yazar, başından geçen talihsiz olaylarla bedel ödemeden sonsuz bir güce sahip olamayacağının farkına varıyor.

Kapitalizmin acımasızlığı üzerine son derece dokunaklı bir hikaye anlatan Gabriele Muccino, filminin gösterildiği sene özellikle seyircilerin büyük beğenisini toplamış ve gişede çok başarılı olan bir işe imza atmıştı. Ekonomik krizin sıradan insanlar üzerinde yarattığı taşıması çok zor ağırlığa insancıl bir bakış atan Umudunu Kaybetme dönemin kalburüstü “kendini iyi hisset” filmlerinden biri olarak kabul edilmekte. Will Smith’in de oğluyla beraber filmin başrol koltuğuna oturduğunu ve ikilinin hiç de fena olmayan bir performans ortaya koyduklarını ise hakkını yemeden belirtmek gerekiyor.