Kaketoe Bar arkadaşım

Adına ister cafe, ister pub hatta bar densin, Hollanda insanı, benim yaşamış olduğum Rotterdam’da, yorgunluğu gidermek, iş çıkışı bir kısa kafa dinlemek, rastladığı insanlarla sohbet etmek için kısaca sosyal yaşantının içinde olmak için buralara gider.

Hemen her sokakta, mahallede, caddelerde rastlamışımdır publarına. Bazen yalnız, bazen işyerindeki Hollandalılarla ve bazen de limanda bulunan Türk gemilerinin denizcileri ile... Moduna göre bir şeyler içer, hafif atıştırmalıklar tüketir, canın sohbet etmek isterse ya gelen bir mahalleli ya da bulamazsan kimseyi barmaid ile.  

Bizim anlayışımızdaki barlarla pek ilgisi yok kelime benzerliği olsa da, birkaç ufak masa sandalye olan mekanda yüksek bar iskemleleri ile çevrelenmiş barın arkasında durur barmaid, siparişlerinizi verir size. Güler yüzlüdür her daim, sohbet edenleri de çok olur, sanki psikologdur o kadınlar, samimi ve saygın... 

Kaketoe Bar’a bazen denizcileri götürürdüm özellikle dertlenenleri. Konuşurlar ne dertleri varsa anlatırlar barmaid cevaplar, düşündürür, sorar, rahatlatır, dedim ya psikologlarıdır bir bakıma pubların, barların…

Kendisi ile pub ya da bar dışında buluşmak isteyen hiçbir erkek evet cevabı alamaz bu kadınlardan. İşini kaybedeceklerinin de farkındalardır ne kadar evet demeyi içinden geçirse de nadiren de olsa… Hatta ne bir kahve ne bir içki ısmarlamanı da kabul etmez. Sorar hemen “Niye bana bir şey ısmarlıyorsun, karşılığında benden ne isteyeceksin?” diye, ısmarlamak isteyen de bu cevap karşısında suspus olur.

Zaten insan ilişkileri, iletişimleri çok sivilize, samimi, rahat ve naziktir. Elbette her toplumda olduğu gibi minör istisnalarına da rastlanabilir. Evet derse evettir lütfen ile, hayır derse hayırdır teşekkürlerle. Nokta. Değişmez, ısrar yoktur. Kibarlık ve centilmenlik esastır.

Rotterdam’a vardığım ilk gün Hollandalı bir Türk iş adamı, Shipchandler, iki şey söyledi beni bir pub’a (pab okunur) getirip bira içerken; Hollandalı hayatını yaşamak istiyorsan hep Hollandalılarla ol, Hollandaca öğrenmeye çalışma dünyanın hiçbir yerinde geçmez ve bütün Hollandalılar İngilizce, Almanca hatta Fransızca rahat konuşur demişti. İyi ki demiş hala özlerim Hollandalıların insani insan ilişkilerini…

Oturduğumuz ev Rotterdam şehrinin en hareketli ve bilinen caddelerinden olan “Nieuwe Binnenweg”de idi. Üç katlı klasik Hollanda evinin girişinde caddenin en meşhur disko-barlarından “Kaketoe Bar”, alt ve üst katlarımızda da sanırım yerel halktan bir aile ile tek yaşayan biri oturuyordu.

Kaketoe Bar arkadaşım  resim: 0

https://www.facebook.com/RottaHistorica/photos/a.798873626827141/938414932873009/?type=3

In the Kaketoe Bar Hoorde je in 1970 al rapmuziek

Giriş katımızdaki barla oturduğumuz daire arasındaki en güzel olay, bazen gürültüden rahatsızlık duyduğumuz olsa da, sokağa çıkmadan içerden bir kapıdan evden bara girebiliyorduk. Henüz iki yaşında olan kızım Özlem ile beraber kaçamak yapardık bara. Çıkardık bar iskemlesinin tepesine, siparişlerimizi verir barmaid kız ile fırsat geldikçe sohbet ederdik. Ben İngilizce kızım ise benim anlamadığım dilde, Hollandaca konuşurdu ama sorduğumda ne konuştunuz diye tercüme etmezdi bana nedense.

İki yaşındaki kızım ile zamanı paylaştığım yerlerden biri idi Kaketoe Bar. Özellikle onun barmaid ile anlamasam da sohbetlerini izlemek belleğimde kalan güzel anılardı. Bisikletle dolaşırken Hollanda’nın muhtelif kasabaları hatta kentleri arasında kızım ya annesinin ya da benim kullandığım bisiklette bizimle dolaşırdı. Bir de parklarına bayılırdık. Tek plaj kenti Scheveningen’e bile gidip denize de girmiştik. Yakınlarda public yüzme havuzları da vardı ara ara gittiğimiz. Tabii Amsterdam, La Haye ve hatta Köln, Düsseldorf…          

Kaketoe Bar arkadaşım  resim: 1

Bu görülen daracık merdivenlerden aşağı inip, dışarı adım atmadan Kaketoe Bar’dan içeri nasıl süzüldüğümüzü hayal edersiniz artık…

Kaketoe Bar arkadaşım  resim: 2

Nieuwe Binnenweg

https://www.missethoreca.nl/6617/boek-over-cafes-nieuwe-binnenweg-rotterdam

Hollanda dönüşünde yıllar yılı hayalini kurdum “Kakotoe Bar”ı olduğu gibi gemiye yüklüyor ve İstanbul’a taşıyorum. Ben de barın patronu ve de işleticisi oluyorum. İşletmecilikte tek sorun bizim somurtkan barmaidlerimiz aklıma takılıyordu. Sırf bu nedenle bir gün sordum denizci arkadaşlarıma “İstanbul’da takıldığınız bir sailor- denizci bar var mı?’’ diye. Beyoğlu’nda bir bara götürdüler beni bir gece, giderken de tembih ettiler “Sakın Türkçe konuşma barmaidlere.” diye.

Tam denizci İngilizcesi ile konuşuyordu barmaidler ama hepsinin suratı asıktı. Neden diye sorguladığımda “Biz Türkler böyleyiz, yetiştirilirken ciddi olmayı öğrettiler bize, olur olmaz gülme dediler, biz de bir türlü atamıyoruz bu olguyu üstümüzden.” 

4 Haziran 2022

Suadiye

 

Yorumlar
Kalan Karakter 800
Lütfü Alptürer
Fethi Bey yazınızı okudum ama maalesef yorum yok çünkü bizim bar muhabbetinden nasibimiz sıfır ama saz evleri dersen birinci sınıf Beyoğlu 2.sınıf Eminönü Sirkeci daha alt Aksaray Topkapı Karagümrük saz heyetinin üstünde Hariçten gazel atmak yasaktır yazar hatta ara Güler’in çok güzel böyle bir resmî vardır neyse ama yemin ederim. Buralar dünyanın en terbiyeli efendi meyhaneleri idi herkes bir birini selamlar ve fasıl dinlenir ve demlenilirdi Beyoğlu’nda ayrıca alafranga barlar kasaphane saf Anadolu esnafı yolunur giderlerdi. Galatasaray’daki Değirmen Bar Nermin diye bir kadın vardı ben fakülte talebesi ve beni en son kovduydu eh de gari