Kendinizi Ne Olur Hırpalamayın
Çocuğun doğumuyla birlikte anne, eşyanın tabiatına da uyumlu olarak inanılmaz bir metamorfoz geçiriyor. Her anne evladı için olmazı olduracak; enerjisini, yaşantısını varlığını feda edecek bir döneme giriyor. Üç yıl, beş yıl değil, bir ömür sürüyor. Hepimiz biliyoruz.
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Paradurumu'na abone olun
Paradurumu'na Google News'te abone olun
Abone Ol"Evladına en iyisini vermelisin, vermezsen eksiklisin" duygusu bu dönemin (özellikle en başında) bünyeyi bütünüyle sarıyor.
Bir delirium hali esasen. Ama belli ki öyle de olması gerekiyor.
İşte bu eksikli kalma duygusu da maalesef yeni çağda, yani reklam çağında feci bir sömürü sistemine hedef oluyor.
"O doktora götürmüyor musun..?"
"O okula yazdırmadın mı?"
"O kulüpte doğum günü yapmadın mı?"
"O özellikli mamayı yedirmedin mi?"
"Özel ders aldırmadın mı?"
Bunları yapamadığında, üçünü yapıp ikisini yaptığında filan bir yerden olmasa da öbür yerden seni yakalıyor, acımasızca berbat hissettiriyor. Yıpratıyor.
Kendinizi ne olur hırpalamayın.
Çocuğunuzu bol bol öpün, koklayın, ona sarılın, konuşun, dinleyin ve her ne yapıyorsanız birlikte yapın.
Gerisi laf-ı güzaftır. Aklınızdan hiç çıkarmayın.
Gıdada bunun çok benzeri senelerdir yaşanıyor. Şu cins ineğin sütünü almazsan çocuğun beyni çinkodan mahrum kalacak, keçiboynuzu alıp yedirsen olmaz - illa ki özütü satın alınacak, bilmemne mix alıp yedirmezsen boyu uzamayacak diye diye anneler mahvediliyor.
Kendinizi lütfen bunlarla da hırpalamayın. Makul ve sezona uygun seçenekleri kullanmanızı; evinizdeki ve dolabınızdaki seçkiyi "ne kadar az işlem, o kadar güven alanı" prensibiyle oluşturmanızı tavsiye ederim. Çok defalar anlattığım domates - ketçap çizgisini hep hatırlayın.
Mutfağınıza işlenmiş değil işlenmemiş haliyle, yani tarladan - ağaçtan alındığı haliyle sebze sokuyorsanız,
Parçayı gördüğünüz şekilde kırmızı et - kıyma değil - sokuyorsanız riskli içeriğin %80'ini zaten dışarıda tutmuş oluyorsunuz.
Toz kahve değil çekirdek aldığınızda, meyveyi alıp reçeli siz yaptığınızda, sarımsak püresi değil sarımsak aldığınızda kazanan siz oluyorsunuz.
Kovan kurup arıcılık yapmanızı önermiyorum. :) Bir mutfak düzeni kurmak, bir prensipler listesi hazırlamak, mümkün olduğunda uymak...
Zorlanılan yerleri elbette görüyorum.
4 yaşındaki minik torunum Lena'nın annesini, gelinim Katya'yı oldukça dikkatle izliyorum. Onun şehirli hayat içindeki günlük rutininden ilhamlar almaya; yaşadığı eksiklikleri, bulduğu çözümleri, bizden istediği destekleri genele yayarak yeni bir çizgiyi oluşturmaya da gayret ediyorum.
En azından çözümler üzerine çok fazla düşünüyorum diyeyim. Ekip çok gayretli. :)
Katya, Frozen fikrinde kendi hayatını kolaylaştıran her şeyden bize bir kartela çizmeye uğraşıyor. Kızım İpek ile birlikte çalışıyor ve bizler de mantığımızı "büyük şehirlerin acayip trafiği, annelerin iş hayatı, miniklerin kusursuz düzenlerini sağlama zorlukları" üzerine oturtmaya çalışıyoruz.
Her gün taze alıp getir, tek öğünlük pişir -bu formül elbette ideal olanı. Ama hayatın akışında bu tekli öğünler gerçekçi olmaktan çıkıyor. Buzdolapları, dondurucular, gelişen saklama teknolojileri ile farklı bir perspektifte düşünmenin zorunlu olduğunun da farkındayım.
Birbirimize öğreterek bu konunun yorduğu annelere elimizden gelen desteği vereceğiz. Bu seneyi bu gelişime ayırdığımızı söyleyebilirim.
Mantığını ise birkaç tarif üzerinden netleştireceğim.
Bunlar sizin de evde fazlaca zorlanmadan pişirebileceğiniz, dondurucuda saklayabileceğiniz, bir yandan hayata tutunmaya çalışırken bir yandan hiçbir öğün boş geçmesin dediğinizde (-ki diyorsunuz) imdadınıza koşacak, düzgün içerikli ve rafine öneriler. Çaresizlerin çaresi... Başlayalım.
Biri brokoli köftesi. Buharda pişirilmiş basmati pirinç, veya haşlanmış - soğutulmuş kabuksuz atalık buğdayla yapılıyor.
Minik boy parçalanmış, üzerine kaynar su dökülerek biraz yumuşatılmış brokoli. Yumurta - elbette iyi ve gerçek. Ekmek kırığı (siyez, kavulca, elinizde varsa mısır ekmeği), rendelenmiş kaşar, keçi peyniri veya lor. Biraz zeytinyağı, tuz.
Bunların hepsini karıştırın. Yağlı kağıt serili tepsiye küçük köfteler halinde dizin. Fırında pişirin, çeyrek seviyeye geldiğinde çıkartıp soğutun. Dondurucuda saklayabilirsiniz. Kolaylıkla ısıtılır. Çocuklar elleriyle yoğurda batıra batıra yer, bayılır. :)
İsmine brokoli köftesi dedim, ama karnabahar, havuç vs normalde yedirmekte zorlandığınız bütün sebzelere uyarlanır. Arzu ederseniz işin içine kıyma veya ayıklanmış balık da ilave edebilirsiniz. Seyahatte, misafirlikte filan yanınıza alabileceğiniz son derece besleyici tam bir öğündür.
Sebzeli - Sütlü Makarna
Bu tarif de yine evinizdeki ve zihninizdeki pek çok seçenek ile yorumlanabilir.
Sütü, suyu ve kemik suyunu kaynatın. İçine çocuğunuz için uygun bulduğunuz rendelenmiş havuç, kabak, brokoli, kereviz veya karnabahar katın. Sebzeler hemen yumuşayacaktır. Bunun içine yarım çay bardağı makarnayı da ekleyip karıştırın. Minik ateşe alıp kapağı kapalı halde pişirin. Hafifçe sulu bir makarna görüntüsüne geldiğinde demlenmeye bırakın.
Bu makarnayı da aynı şekilde, parçalar halinde dondurabilirsiniz.
Isıttığınızda peynir rendesi, kavrulmuş kıyma, hafif tuz, yanına yoğurt... Çocuğunuz nasıl sevecekse... Anneler sezer ve bilir.
Bir akıl yürütme tarifi daha mesela: Balkabaklı Muffin.
Balkabağını buharda pişirebilir, ya da az su ile haşlayıp blenderda püre yapabilirsiniz. Bu birinci malzeme.
İkinci malzeme ev yoğurdu. + Bebeğin sindirimi için uygun bulacağınız bir un. Badem ezmesi (bademi sıcak suda bekleterek blender). Biraz bal. Veya elinizde varsa gerçek akçaağaç şurubu da kullanabilirsiniz. Yumurta. Kabartmak için de karbonat, kaşığın ucuyla. Gerektiği kadar zeytinyağı veya sade yağ; ama idealde tereyağı. Seylan tarçını. Sizin için uygunsa bir miktar fıstık ya da fındık ezmesi. Yine uygunsa minik minik kırılmış bitter çikolata parçaları. Kuru üzüm, kuş üzümü, yaban mersini... Hepsi keyfinize göre.
Malzemeleri blenderda karıştırın, en son unu ve karbonatı ekleyin. Muffin kalıplarına dökün, 180 derece fırında pişirin.
Soğuduğunda dondurabilirsiniz. Hazine değerinde bir üründür. Daima el altında olur, kurtarıcınız olur.
Sebzeli Çorba (Şehriyeli)
Havuç, kereviz, soğan. Minik minik doğrayın. Tane bezelyeniz mutlaka vardır, onunla birlikte tavaya atın. Yumuşayınca hepsini ezin. Az zeytinyağı ekleyin, tahta kaşık yardımıyla güzelce sarartın. Buna consomme tavuk suyunu ekleyip kaynatın. Altını kısıp kapağını da azıcık aralık bırakın, tavuk suyu kendini çektiğinde bir çay fincanı şehriyeyi ekleyin ve altını kapatın. Kapağı da kapatın. Dinlensin.
Yine parçalı dondurabilirsiniz. Isıtırken biraz su eklemek kafi olur.
Muzlu veya ıspanaklı çocuk kekleri.
Gelinim Katya bu besleyici ve her şeye uyum sağlayan ürünün waffle şeklinde basılanını yapıyor. Lena'nın tercihi bu yönde. :) Frozen dolaplarında düzenli olarak bulabilirsiniz. 1 ila 99 yaş arasına, her öğüne uygun. Ben sebzeli ve patatesli olanı kendi kahvaltım için daima bulunduruyorum. Labne ile çok yakışıyor. Bir bardak çay yanına, mis.
Muz, ıspanak, süt, yumurta... Geliştirebilirsiniz bunu, elinizde varsa elma, ayva. Malzemeler un, tereyağı... Oldukça klasik.
Yine dondurabilirsiniz.
Köfteli çorba yapabilirsiniz, ıspanaklı / pazılı mücver yapabilirsiniz. Fırında mini köfteler yapabilir, dondurabilirsiniz. Çok geliştirebilirsiniz.
Bizler bütün bir sene bunları geliştireceğiz. Bol bol haberleşiriz. :)
Ama bir haber buradan var.
Mantı makinesi aldık. El ile mantı yapmaya uzun zamandır yetişemediğimizi, dükkanlardan eli boş dönen herkes biliyor. Bu ürünün dışarıdan ikamesi ise bizim açımızdan imkansız. Çok ciddi bir kontrol istiyor. Ne kadar yapabilirsek o kadar politikasına girmek de kocaman bir boşluk ve gönül koymalar ile sonuçlanıyor... Nihayetinde kaliteli, yerli üretim, temiz bir bohça mantı makinesini satın alıp mutfağa kurduk.
Un, su, tuz, kıyma, soğan. Bunların hepsi yine bizim, gönlünüz rahat olsun. Sadece el işçiliğimizi makine üstlendi. Sağlam bir firmadan aldık, makine gerçekten çok iyi, zaten başka çare de bulamadık. :) Umarız lezzetli, keyifli sofralarda neş'eyle yenir.
İlk partilerde biraz acemilik olabilir, sonra en iyi imalata ulaşırız. Geri dönüşlerinizi bekliyor olacağız.
Haftaya bir annenin mutfağında, dolabında, dondurucusunda olması gerekenleri yazacağım.
Bu hafta çenem düştü, parmaklarım yoruldu, sizi de yordum. Affola.
Yarın okullar açılıyor. Gazanız mübarek olsun anneler, babalar... :)
Sevgiler
Pınar