Yaşadım Diyebilmen İçin

Nazım Hikmet’in yaşamakla ilgili muazzam tarifleri var. Her tarif her elde hayat bulamıyor maalesef ama izinden gidildiğinde iyi ki varım dedirten cinsinden.

Nazım Hikmet’in yaşamakla ilgili muazzam tarifleri var. Her tarif her elde hayat bulamıyor maalesef ama izinden gidildiğinde iyi ki varım dedirten cinsinden.

‘’YASAMAK ŞAKAYA GELMEZ,
BÜYÜK BİR CİDDİYETLE YAŞAYACAKSIN
BİR SİNCAP GİBİ MESELA,
YANİ, YAŞAMIN DIŞINDA VE ÖTESİNDE HİÇBİR ŞEY BEKLEMEDEN
YANİ, BÜTÜN İŞİN GÜCÜN YAŞAMAK OLACAK.’’

Herkesin rol modelleri olmuştur bu hayatta. Hatta bir değil birkaç tane. Bence hayatta en değerli kılavuzlar onlardır. Benim için en kıymetlilerinin başında İncilay Teyzem gelir. Bana göre Nazım Hikmet'in de tarif ettiği gibi işi gücü yaşamak olan bir yaşam ustasıydı o.

2 sene kadar önce kaybettik İncilay Teyze’yi. Ama bende o kadar derin izler bırakmış ki sıklıkla anarım. Kendisi Almanya’da yaşayan, Amerikalı biri ile evli, 3 tane de kızı olmasına rağmen hayatımın hemen her anına dahil olmuş, dahil olmak için de büyük çabalar sarf etmiş bir insandı. Tabii bu benim penceremden böyle gözüküyor. Babamın yaklaşık 65 senelik arkadaşıydı ve ben kendimi bildim bileli bir grup çocukluk arkadaşı ailece sürekli görüşürlerdi ve bundan büyük keyif alırlardı.

Çocukluğuma ait hemen hemen tüm fotoğraflarım İncilay Teyzem tarafından çekilmiştir. Fotoğrafların arkasında nerede görsem tanıyacağım, o karakteristik el yazısı ile yazılmış tarihleri ve nerede çekildikleri olur hep. Anı biriktirmek onun için çok mühimdi.

Her yıl Türkiye’ye tatile gelirlerdi. Onlar karavanla, biz çadırla, görmediğimiz ören yeri gitmediğimiz antik şehir kalmamıştı. Hiçbir şey öğrenemediysem bile Avrupalı gibi düşünmeyi öğrenmişimdir ondan. Ona göre kültür olmazsa olmaz bir parçasıydı hayatın…

Müthiş bir hayvan severdi. Her geldiğinde Türkiye’den köpekler sahiplenip Almanya’ya götürürdü. Öyle cins, sokağa atılmış, sağlıklı köpekler falan gelmesin sakın aklınıza. Nerede sakat, bakıma ihtiyacı olan, kısacası kurtulmayı bekleyen hayvan varsa onları tercih ederdi. Nedenini sorunca da ‘Deniz Yıldızı’ hikayesini anlatırdı. Neticede sokaklarda bir sürü bu durumda hayvan vardı. Ne işe yarayacaktı ki.

 

Hikaye nedir diye soracak olursanız;

‘’Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder gibi hareketler yapan birini görür. Biraz yaklaşınca, bu kişinin sahile vuran denizyıldızlarını, okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır:

- Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?

Genç adam yanıtlar;

- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler. Yazar sorar;

- Kilometrelerce sahil, binlerce denizyıldızı var. Ne fark eder ki?

Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır.

- Onun için fark etti ama...’’

Kısacası ona göre önünde, ardından bir şey beklemeden, karşılıksız sevmek lazımdı.

Onlarda kaldığımız zamanlarda, Kilyos’ta şipşirin bir evleri vardı, Pazar sabahları TRT’deki klasik müzik konserlerini açardı, düpedüz maruz bırakırdı bizi de. Eeee güzel sanatlarla ruhu beslemek gerekliydi ona göre.

Kilyos’ta, Sarıyer’de çiçekçi kızların fotoğraflarını çeker, onların suluboya portrelerini yapardı. Hobi olarak suluboya yapardı. Her insanın bir hobisi olması gerekirdi ona göre.

Her doğum gününde babamı arardı. Dedim ya en az 65 yıllık arkadaşlardı. Babam bile unutmuş doğum gününü, o unutmazdı. Sevdiklerine değer vermek lazımdı ona göre.

Alt tarafı tost ekmeğine sandviç yapar ama özene bezene bir sofralar kurardı ki sormayın… Tabaklar, çanaklar, onlarla uyumlu masa örtüleri ve peçetelerle… Kendini özel ve önemli hissederdin.

Daha neler neler….

Vefat haberini aldığım gün çok üzgündüm, ama en çok da yeni anılar biriktiremeyeceğimiz için. Yoksa bu oyundan galip çıkan olmamış.

Tatlı sert halleri, her koşulda doğrunun tek olduğunu göstermesi, seyahat aşkı, insanı yanındayken rahat ve önemli hissettirmenin gücü ondan bana kalan en değerli miraslar.

Bu hayattan bir İncilay geçti ki benim için çekirdek aileden sonra gelir, iyi ki bana denk geldi. Sevmenin zarafetini öğrettiği için onu hep şükranla anıyorum. Ve kızıma da hep anlatacağım.

Allah yerinde dinlendirsin…

 Ebru ÇAĞIN

Para Karakteri Serisi: 1. MASUMÖnümüzdeki sekiz gün boyunca sizlere farklı para karakterlerini tanıtacağım. Acaba siz hangisisiniz? Hadi bakalım başlıyoruz!

 

 

 

 

Yorumlar
Kalan Karakter 800
Fethi Denizmen
Ebru, Vefali Ebru, daha güzel anlatılamazdı sevgili İncilayımız. Çok özeldi içi sevgi dolu. Bana yazdığı bir mektupta söyle demişti. Sevgiler Fetikos, Asırlardır arkadaşın İncilay Nisan, 2007 “Asırlardır arkadaşın” demiş, ne de güzel ifade etmiş süregelen, kaybolmayan arkadaşlık duygularını, tatlı bir nostalji içerisinde. Ebru seni cani gonulden kutluyorum bu yazinla incilay’i andigin icin