Hayattaki lüks algınız nedir?

İnsanların hayatları boyunca lüks algıları sürekli olarak değişir. Mesela, alışveriş yapmak suretiyle bir şeylere sahip olmak, gençlik dönemlerinde çokça rastlanan bir durum.

İnsanların hayatları boyunca lüks algıları sürekli olarak değişir. Mesela, alışveriş yapmak suretiyle bir şeylere sahip olmak, gençlik dönemlerinde çokça rastlanan bir durum. Sonrasında ayaklarınızı yerden kesecek bir araba, biraz daha palazlanınca bir ev sahibi olmak. Peki ya sonra…

Bu olguların tamamı aslında sahip olduktan sonra etkisi azalan şeyler bana göre. Eğer bu sarmaldan çıkamıyorsanız, döngü kendisini daha iyi bir araba, daha iyi bir ev, belki bir yazlık ve sahip olunan kıyafetler, saatler, pahalı tatiller vs. şeklinde tamamlar. Birinden duymuştum, milli piyango ikramiyesi çıkan insanların beyin fonksiyonları incelendiğinde yarattığı değişiklik çok da uzun sürmüyormuş. E peki bu durumda lüks diyebileceğimiz, kendimizi sahip olduğumuz şeyler için mutlu hissedeceğimiz, iyi ki diyebileceğimiz, gerçekten zengin hissettiren şey nedir?

Bana göre bunun cevabı DENEYİM. Olayın size daha önceden hiç hissetmediğiniz duyguları yaşatması. Bu çok iyi bir konser, çok çarpıcı bir film, bambaşka bir kültürle tanışmak da olabilir.

Kendi deneyimimden yola çıkarak sizi belki de ilk kez duyacağınız bir organizasyonla tanıştırmak istiyorum. Bir üyesi olduğum, çeşitli dönemlerde kamplarına katıldığım, yaşı geldiğinde kızımı da gururla bir parçası haline getirdiğim CISV kampları.

CISV – Children International Summer Villages

Çocuklar için uluslararası yaz kampları anlamına gelen CISV bağımsız, kar amacı gütmeyen, hiçbir siyasi ya da dini bağı olmayan, ayrıca çocuklara ve gençlere tüm dünya çapında arkadaşlık kurma şansı veren, değişik kültürleri tanıyıp anlamalarına yardım eden, gönüllülük esasına dayalı bir organizasyon.

Bu organizasyon, bireylerin arkadaşlık ilişkilerini geliştirmeyi, etkili iletişim kurmayı öğrenmelerini, liderlik becerilerine sahip olmalarını sağlar ve dünya barışı için dayanışma bilincinin oluşmasını teşvik eder. CISV programları kişisel, kültürel, kültürlerarası ve uluslararası öğrenmeyi desteklemek için planlanmıştır. Bu da bireylerin birbirlerine karşı olumlu bakış açısı ve bilinçli kültürel altyapı kazanmalarına neden olur.

CISV programlarında katılımcıların ve eğiticilerin öğrenme sorumluluğunu paylaştığı bir ortamda; deneyim ile öğrenme şansı sunan aktiviteler, oyunlar, canlandırmalar, müzik, drama ve bunların ardından yapılan değerlendirme ve tartışmalar aracılığı ile ’deneyimsel eğitsel’ model kullanır.

Arkadaşlığı vurgulayan CISV rekabeti değil, dayanışmayı esas alır. Gençler ve çocuklar sorumluluk alma, ön yargılarının üstesinden gelme, kendilerine güvenme konularında desteklenir.

Programlar interaktif, kültürel farklılıklara duyarlı, birden fazla dilin kullanılmasına açık ve eğlenceli. Programlara katılacaklar, CISV gönüllüleri tarafından cins, ırk, din, politik etkenler, sosyo-ekonomik geçmiş ve diğer ayırt edici faktörlere bakılmaksızın seçiliyor.

İlkokulu bitirdiğim 1986 senesinde, ailemin de teşviki ile bu kampa gitmeyi ben de istedim. Aslında kuralları kulağa oldukça sert gelen bu 4 hafta 11 yaşında bir çocuk için görüp görebileceği en büyük deneyimmiş meğer. Kampın katılımcıları dünyanın farklı ülkelerinden gelen, ortalama 12 ülke, her ülkeden 2 kız ve 2 erkek öğrenci ve bir liderin katıldığı, ayrıca kamp direktörleri ve çocuklarla öğrenciler arasında bağ kuracak ara yaş grubundan ‘JC’ adı verilen gençlerden oluşuyor. Kurallar sert falan değil aslında, sadece çok net. Örneğin kamp süresi boyunca hiçbir çocuk ailesi ile telefonla görüşemiyor. Kimse çocuğunu kamp bitiminde gittiği ülkeden alamıyor.

Kampın amacı dünya barışına hizmet etmek ve buna ilk önce çocuklardan başlanabileceği inancı. Bu dört hafta boyunca işimiz gücümüz oyun oynamaktı. O zamanki şartlarda bugünkü gibi o yaş çocukları yabancı dil de bilmiyorlardı. Ama çocukların kendi ortak dilini nasıl da geliştirebildiğini görmek çok ilginç. Bambaşka kültürlerden birçok arkadaşınız oluyor. Deneyimle öğrenmek gerçekten müthiş bir deneyim. Bizim coğrafyamızla taban tabana zıt bir durum bu. 3 yanlışın 1 doğruyu götürdüğü ortaokul ve liselere giriş sınavından henüz çıkmışken çocuk halinizle baya afallıyorsunuz. Her konuda beraber karar vermek, fikrinizin sorulması sizi apayrı bir insan yapıyor. Aslında doğru tarif çocukluktan çıkıp insan olma yolunda ilk adımlarınızı atıyor olmanız.

Bir liderimiz olmasına rağmen çoğu kişisel gereksinimlerimizi kendimiz gerçekleştiriyor, yemek yapmaktan odalarımızı toplayıp temizlemeye kadar sorumluluk alıyorduk. Yabancı dile olan merakım o günlere dayanır. Geri döndükten sonra edindiğim arkadaşlarımla mektuplaşmak, haberleşmek için okulların bir an önce açılmasını ve yabancı dil eğitiminin bir an önce başlamasını iple çekmiştim. Ortalama 60-70 katılımcının beraber hareket ettiği, günü uyum içerisinde tamamladığı bir ortam. Her gün bir katılımcı ülke o günün organizasyonunu yapıyordu. Ülkeleri ile ilgili tanıtımlar, dinledikleri müziklerden tutun geleneksel dansları, adetleri, folklorik kıyafetlerine kadar bilgi sahibi oluyordunuz. Çoğu yetişkinin bu ülkelerin haritadaki yerlerini bilmediği bir ortamda biz bayraklarına varıncaya kadar birçok şey öğreniyorduk. Hem de deneyimleyerek.

Kısacası ailem beni bu kampa göndermekle önüme yeni bir dünyayı keşfetme fırsatı koymuştu. İşin buraya varacağını bence onlar da düşünmemişti. Bu 11 yaşında katıldığım kamp benim ilk CISV deneyimimdi.

Bir sonraki yazımda seminer kampı ve liderlik anılarımı paylaşmak istiyorum sizlerle.

Ebru Çağın

İnsanları Nasıl Etkilersiniz? Etkileme yeteneği, herhangi bir seviyedeki liderler için en temel becerilerden biri.

 

Etiketler Deneyim Kültür
Yorumlar
Kalan Karakter 800
Fethi Denizmen
Yazının temelini oluşturan CISV çocuklar için uluslararası tatil kamplarını tanıtman ilgi duyan aileler için harika. Ancak her çocuk 11-12 yaşında aynı kuvvette olamayabilir. Aile çocuğunun kişilik ve karakterini iyi irdelemeli. Yazının bir yerindeki paragrafın süper teşhis: ''Bu olguların tamamı aslında sahip olduktan sonra etkisi azalan şeyler bana göre.“ Her şeye sahip olup, sahip olacağın şeyler azaldıkça mutsuzluk başlar zaten.