Sizden Gelenler

Bilim, felsefe ve gençler

"...Genç kendini arayandır, felsefe, kendini arayan gence yardımcı olur. Bilime ve felsefeye karşı ilgi ve heyecan duymak sahip olduğumuz en güzel ve harika şeydir..."

Eğer bir gün benim sözlerim

Bilime ters düşerse bilimi seçin

K. Atatürk

Lise yıllarımızda felsefe, bilim, sanat ve benzeri dallarda gençlerde iz bırakan, teşvik eden bir eğitim aldığımızı anımsamıyorum. Elbette fen, felsefe, tarih gibi bilim ve felsefeyi çağrıştıran dersler alıyorduk, hoca anlatıyordu ve bizlerde dinliyorduk. Hedef sadece imtihanlarda başarılı olabilme idi...

Bugüne kadar yaşamış en meraklı insan olarak görülen “Merak doymak bilmez” Leonardo da Vinci misali bende de merak sonsuz olunca daha orta okul yıllarımdan itibaren, abim Metin Denizmen’in de teşvikleri ile kitap kurdu olmuştum. Zamanımızın gençlerinde okuma ve merak duygusu ne kadar bilemiyorum, ancak yaşadığımız teknoloji çağında bilim ve yaratıcılık konusunda çok farklılar ve hayatı kolaylaştırıcı teknikleri icat etmektedir. Günümüz çağında, yeni teknolojilerin gelişmesi de gerçekten genç nesli etkilemekte ve teknoloji hayatın her alanında yaşamımızı değiştirmektedir.

Gençler merak etmiş midir acaba bugün kullandıkları dijital dünyayı yaratanlar, kaç yaşında idi ilk kurduklarında?

Google’u kurduklarında Larry Page ve Sergey Brin henüz 25 yaşında idi. Facebook kurucusu Mark Zuckerberg 19 yaşında üniversite öğrencisiyken, İnstagram Kevin Systrom 27 yaşında, Twitter kurucusu Jack Dorsey 30 yaşında, Youtube kurucusu Jawed Karim 26 yaşında, Microsoft'u kurduklarında Bill Gates 20, ortağı Paul Gardner Allen 22, Amazon Jeff Bozes ise 30 yaşlarında idi.

Yaş ortalaması 25 yaş!

Ne dersiniz, çağdaş teknolojiyi kullanan toplumda yeni bir gençlik olarak geleceğe katkınız ne olabilecek?

İngiltere’de son 4 yıl içinde, 2023’e kadar, 14-18 yaş grubunda yapılan bir araştırmaya göre;

“Gençlerin bilim hakkında aşırı olumlu görüşleri yok, verilere göre gençler kendilerini bilimden kopuk hissediyorlar. Yüzde 12’si bilim adamlarının kendi görüş ve değerlerini gerçekten temsil ettiğine inanıyor. Yüzde 8’i bilim adamlarının kendilerine benzediğine inanıyor. Aynı zamanda gençlerin yarıdan azı (%45) bilim hakkında daha fazla şey öğrendikçe daha fazla endişeleniyor. Aynı zamanda gençlerin iklim değişikliği endişesini ve zihinsel sağlık durumunu da gösterdiğinden, gelecek nesillere güven vermek ve daha fazla çözüme dayalı bilim katılımını teşvik etmek için daha fazla şey yapılması gerektiği açık olduğu” ifade edilmektedir.

Felsefe ve Bilim

Genç kendini arayandır, felsefe, kendini arayan gence yardımcı olur. Bilime ve felsefeye karşı ilgi ve heyecan duymak sahip olduğumuz en güzel ve harika şeydir.

Bilim ve felsefe arasında yakın ilişki olduğu açıktır. Felsefe düşünce yoluyla bilgiyi yaratır; Bilim gözlemleyerek aynı şeyi yapar. Bilim, fiziksel ve doğal dünyanın incelenmesidir. Felsefe insanın hakikatı anlama, bilme ihtiyacını karşılar, eleştirel bakış açısı kazandırır, insanı insan olma bilincine ulaştırır, sistemli, doğru, önyargısız ve saygı duyarak düşünmeyi öğretir.

Ege Bölgesi M.Ö. 6 yüzyıldan itibaren felsefe bilimin doğduğu yerdir.

Öncülüğü “Milet-İyonya okulu ve felsefesi” düşünürleri yapmıştır. Sokrates öncesi felsefe okuludur. Felsefenin burada doğmuş olmasının nedeni, Milet Okulu'nun üç düşünürüdür: Thales, Anaximandros ve Aneximenes.

Milet Okulu düşünürlerinin, evreni sorgulayıcı düşünce ve fiziksel ilkelerle açıklama çabalarıyla birlikte felsefenin başladığı kabul edilir.

Felsefe ve bilimin kurucusunun Thales (M.Ö. 625-545) olduğuna dair yerleşik bir gelenek söz konusudur. Bununla birlikte, felsefe kendine özgü belirlenimler kazanıp kendini belirlemesini sağlayan belli bir gelişme sürecinin ürünüdür ve bu bakımdan birçok filozofun emeğine gerek duymuştur.

Thales, ardında hiçbir yazılı eser bırakmamıştır, fakat bazı akademisyenler, Tutulma Üzerine ve Ekinoks Üzerine isimli antik eserlerin Thales tarafından yazıldığına inanmaktadırlar. Thales sürekli yıldızları izlemiştir, geometri biliminin Mısır'dan Yunan'a getirdiğini söylemektedir, bir kulenin tepesinden denizdeki gemilerin uzaklıklarını ve piramitlerin gölgelerinden yola çıkarak boylarını hesap edebilmektedir.

Thales felsefesinde, evrenin tek bir yapıtaşı olduğunu düüşünerek, her şeyin özü, başlangıcı, temelinin ne tür madde olduğunu sorgulayarak cevabını “su” olarak vermiştir. Suyun yapısına sahip başka hiçbir şey yoktur. Thales’in sorgulayıcı felsefesi ileride atomculuk fikrine götürebilecektir. (Atomculuk Okulu, maddeci filozoflar Empedokles ve Anaksagoras'ın ardından Leukippos ve onun öğrencisi Demokritos tarafından benzer bir materyalizm doğrultusunda oluşturdukları ve geliştirdikleri atom düşüncesiyle anılan felsefe okulu. Atom Yunancada "bölünemez" anlamına gelen "atomos"tan türemiştir. Atomos sözcüğünü ortaya atan ilk kişi MÖ 440'lı yıllarda yaşamış Demokritos'tur).

Samos adasında Antik çağlarda birçok önemli felsefeci doğmuş ve yaşamıştır. Bu kişiler içinde en bilindik olanlar Pythagoras, Aesop  Epicurus’tur. Ünlü tarihçi Heredot’da bir süre Samos’da yaşamıştır.

M.Ö. 6. Yüz yıldan günümüze kadar en önemli felsefeciler;

Antik Yunan’ dan öne çıkanlar;

Socrates, Pythagoras, Herakleitos, Eflatun (Platon),Aristo (Aristoteles), Demokritos,  

Thales, Epikuros ,

Var Oluşcu felsefecilerden öne çıkanlar;

 Jean Paul Sartre, Albert Camus, Friedrich Nietszche,  Jean Paul Sartre, Gotama Buda, Konfüçyüs,

Ve;

İbn-i Sina, Mevlana, Yunus Emre, Rene Descartes, İmmanuel Kant, Karl Marx

Sokrates, (herkesin bildiği feylosof, iki satır da olsa anmadan geçemedim), ahlak felsefesini ciddi ve kapsamlı olarak ele alan ilk kişidir, felsefesi bi ahlak ve yaşama felsefesidir. Ahlak görüşü iki düşünceden oluşur; Erdem bir bilgidir ve kimse bilerek kötülük yapmaz.

Elbette gerek felsefe gerek bilim alanında daha onlarca isimler zikredilebilir.

Leonardo Da Vinci (1452-1519)

      Deneyim, Merak ve Gözlem

Doğuştan bir gözlemci ve deneyci olarak soyut kavramlarla boğuşmak için ne arzusu ne de yeterli eğitimi vardı. Teorik temellere dayalı tümdengelim yerine deneye dayalı tümevarım yöntemiyle bir sonuca varmayı tercih ediyordu. “Amacım önce deneyime bakıp arından akıl yürütmeyle bu deneyimin neden bu şekilde gerçekleşmek zorunda olduğunu göstermek” diye yazar. “Doğa olayları neden-sonuç ilişkisi içinde gerçekleşir; neden sonuçtan önce gelse de biz bir doğa olayının nedenini araştırmaya tersten, yani sonuçtan başlamalıyız”.

Perspektif üzerine çalışmaları ona deneyim ile teorileri birleştirmenin önemini göstermiştir. Daha da ileri giderek uygulamanın altında yatan teorilere dair hiçbir bilgi sahibi olmadan uygulamaya bel bağlayan deneycileri reddetme noktasına gelmiştir. “Teorik bilgiden yoksun uygulama sevdalıları, dümeni ya da pusulası olmayan bir gemide nereye gittiklerinden asla emin olamayan denizciler gibidir”.

Leonardo, bilimsel arayışlarına yardımcı olacak başka iki özelliğini geliştirmişti; aşırı boyutlara varan doymak bilmez bir merak ve ürkütücü bir yoğunluğa sahip keskin bir gözlem gücü. Leonardo’ya has şekilde, bunlar birbiriyle bağlantılıydı.

Leonardo’nun merak duygusu çoğu zaman, tıpkı Einstein’inki gibi, insanların büyük çoğunluğunun on yaşından sonra üzerinde kafa yormayı bıraktığı olgulara yönelikti: Gökyüzü neden Mavidir? Bulutlar nasıl oluşur? Gözlerimiz niçin düz bir hatta görebilir? Esnemek nedir?

Not defterinde merak ettikleri arasında; hangi sinir gözün hareket etmesine yol açar ve bir gözün hareketinin diğerini de hareket ettirmesini sağlar? İnsan yaşamı rahim içinde nasıl başlar? Açıklamak istediği şeylerin arasında “ağaçkakanın dili”, “timsağın çenesi” ve “dananın plasentası” da vardır. Bunlar, çok zahmetli çalışmalar gerektiren incelemelerdir.

Cumhuriyetin Batı’ya Gönderdiği Öğrenciler;

Cumhuriyet’in ilanının 1. yıldönümü münasebetiyle, ilk öğrenci seçme imtihanı 29 Ekim haftasında yapılmıştır. Dönemin Darülfünûn Emini/Rektörü İsmail Hakkı (Baltacıoğlu) başkanlığındaki jüri tarafından seçilen 22 öğrenci Avrupa’ya gönderilmiştir. Sadi Irmak, Nurettin Topçu, Necip Fazıl Kısakürek, Zeki Ün, Cemil Sena, Burhan Toprak, Osman Horasanlı bu gruptaki önemli isimlerdendir. 2’si Almanya’ya, diğerleri Fransa ve Belçika’ya giden öğrencilerden beden eğitimi, müzik, resim, tabii ilim alanlarında eğitim almaları talep edilmiştir. 1926’da bu kafileye Mükrimin Halil Yinanç, Ahmet Süheyl Ünver, (Mustafa Kemal’in manevi kızı) Afet İnan da dahil edilmiştir.

1927 Yılında 39’u erkek, 3’ü kız 42 öğrenci ve sonraki yıllarda da, 1970 yılına kadar gönderilmeye devam edilmiştir. Bunlar arasında Sabahattin Eyüboğlu ve Sabahattin Ali de vardır. Eğitim aldıkları alanlara bakıldığında şu branşlar daha öne çıkmıştır: Ticaret, tıp, anaokulu öğretmenliği, arkeoloji, beden eğitimi, dericilik, ev idaresi, felsefe, fizik-kimya, hukuk, makine mühendisliği, musiki, kimya sanayi, riyaziye, tabiiye, tarih-coğrafya, yabancı dil eğitimi vardır.

1960-1970 arasında olağanüstü bir artış yaşanmış, 979’u erkek, 65’i kadın toplam 1043 kişi gönderilmiştir.

O dönemde kadınlara bu denli güvenilmesi ve destek verilmesi büyük bir gurur kaynağı. Avrupa’ya eğitime yollanan kadınlarımız Türkiye’ye ışık olarak dönmüşler.

-Türkiye’nin ilk kadın kimyageri ve Marie Curie’nin öğrencisi Remziye Hisar,

-  1936 Berlin Olimpiyatları’na katılan tek kadın ve Toroslar’da yaptığı kazı sonucu kültür mirasımız Hitit Kalesi’ni ortaya çıkaran Halet Çambel,

-  Türkiye’nin ilk kadın gökbilimcisi ve İstanbul Üniversitesi’nin ilk kadın dekanı Nüzhet Gökdoğan,

-  ilk Türk kadın tıp profesörü ve Ankara’da patoloji laboratuvarı kuran Kamile Şevki Mutlu,

-ilk Türk kadın avukat ve kadın hakları savunucusu Süreyya Ağaoğlu akla gelen birkaç isim.

Cumhuriyetimizin İsviçre, kadınlarına ta 1971’de seçme ve seçilme hakkı vermişken Türk kadınlarının bu hakkı 1934’te kazanması Atatürk’ün vizyonunun bizi dünya standartlarında ön plana çıkardığını gösterir.

Sadi Irmak Anısı:

kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitime verdiği önem dahilinde gençlerin ruh hallerini de ne denli anlayabildiğini kanıtlayan bir anıyı okumak istersiniz sanırım;

Tıp doktoru, siyasetçi ve Cumhuriyetin 17nci Başbakanı olan Sadi Irmak (1904-1990) öğrenci olduğu zamanlarda İstanbul Üniversitesi’ndeyken okulun panosunda bir ilan görür. İlanda “Avrupa’ya talebe yollanacaktır.” yazmaktadır.

Ülke savaştan yeni çıkmış, Lozan yeni imzalanmıştır. Bu durumda Avrupa’ya talebe yollamak lüks gibi gelir herkese. Sadi Irmak da şansını denemek isteyen 150 kişinin içindedir. Sonradan seçilen 11 kişi arasında şanslı bir şekilde kendisine yer bulur.         

Atatürk bizzat kendisi Sadi Irmak’ın isminin yanına “Berlin Üniversitesi’ne gitsin” diye not düşer. Fakat gitmek ile gitmemek arasında kafası karışıktır.

“Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta dağıtıcısı ismimi çağırdı. Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafın var.”

“Benim” dedim. Telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu: “Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz. İmza – Mustafa Kemal

Ben kim miyim? Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım…”

Sorgulayıcı kafa yapısına, bitmez tükenmez şekilde bilgiye bilime meraklı gençler insanlık yaşamını daha da güzelleştirecek, kendilerini de iyi hissedebileceklerdir.

Gençler için pazar günleri izlenmesinde merak duygusu, bilimin hayata dokunuşu özendiren program:

 

1 Şubat 2024

Suadiye