Sizden Gelen Hikayeler

Şiir ve Şairler Üzerine

Esasen şiir, yazınsal türler içinde, derin imgelemelere ve betimlemelere en teşne olanıdır. Hatta şiire ‘imgeler sanatı’ demek hiç de yanlış olmaz.

Müstakil bir evim olsun ve küçük bir bahçem,
Eski bir radyom, birde kanepem
Bahçemde erik ağacım ve yanında kiraz
Kırmızı güllerimin yanında, papatyalardan da biraz,
Minik bir köpek ve sevimli bir kedi,
Onların vefası ve toprağın bereketi.
Ve çayı beraber yudumlayabileceğim,
Elimi hiç bırakmayacak bir can yoldaşı.
Sonrası can sağlığı, hayırlısı...

Can Yücel

Esasen şiir, yazınsal türler içinde, derin imgelemelere ve betimlemelere en teşne olanıdır. Hatta şiire ‘imgeler sanatı’ demek hiç de yanlış olmaz. İnsan ruhunun o uçsuz bucaksız ve özgür evreninde şiir, kendine özgü o sihirli ve gizemli yapısıyla, diğer yazınsal türlere kıyasla, kendine daha çok yer bulur. Bu haliyle şiir daha çok insanındır ve şiiri şiir yapan en büyük özelliği de budur. Ünlü Filozof B. Russel, şiir ve şairler konusunda şöyle söyler:

“Şairler, bilimsel açıdan saçma sapan bulunan, ... temaları bize kabul ettirmenin yolunu bulmuşlardır.” Bu duygular ya da kavramlarla değil imgelerle başarılmaktadır. Sanatçı aklımıza ve duygularımıza değil düş gücümüze seslenir. İmgeler yapmaktadır bunu ve bunlar akla gelebilecek en plastik zihinsel malzemelerdir. İmgelerin yol açtığı duygulanma anlıktır. İmge özgür bir şeydir. İmgeyle istediğiniz gibi oynayabilirsiniz. Sanatçının içinde bulunduğu dünya bir imgeler dünyasıdır. ''Düşe özgü düşsel bir evren.”

Bu yüzden,  belki de diğer yazınsala göre en özgün, en işlenebilir ve en özgür olandır şiir. Şiir, şairin kendisi de dâhil olmak üzere, her şeyden daha çok  ‘insanın’dır. Ve hemen hemen her insan, yaşamının bir döneminde, şiir yazıp Şair (!) olmuştur.  Bu şiirin doğasından, özgünlüğünden, özgürlüğünden ve daha çok insanın olmasından gelir. Bu yüzden şiir tüm tarihi boyunca insanla beraberdir. Eski Yunan’da şiir’in üç büyük aşaması vardır:

  • Biricisi, Homeros’un “destan şiiri”;
  • İkicisi “lirik şiir” aşaması;
  • Üçüncü aşamada “tragedya” dır.

Lirik Şiirinin doruğundaki isim Safo’dur. Lirik şiiri Safo’suz düşünme olanağı yoktur. Batılı şiir bu üç türden de çok geniş ölçüde etkilenmiştir.  Vergilius, Dante, Goethe, Shakespeare, Baudelaire önde gelenlerdir.

Bizde de şiir dünyası, diğer edebi türlere ve yazınsala kıyasla hayli önceldir.  Halk ve divan şiiri olarak ayrılır. Halk şiiri gerçekten geniş halk yığınlarının şiiri olurken, divan şiiri daha sınırlı entelektüel bir çevrenin ve sarayın şiiri olmaktadır. Sonrasında, Tanzimat döneminde de Cumhuriyet döneminde de güçlü Şairlerimiz hep olmuş ve bunların ürettikleriyle zengin bir şiir repertuarımız oluşmuştur.

Görüldüğü üzere, şiir farklı bir yazın türüdür. Bu farklılığı yaratan şiir midir, yoksa Şair midir? Bu sorunun cevabı tabii ki “Şair” şeklinde olacaktır. Ancak öyle şiirler, öyle dizeler, öyle im’ler vardır ki, Şairi bunların gölgesinde kalır.

Şair olmak bambaşka bir şeydir!  Şairlik, bir yüce duygu, her an patlamaya hazır bir volkan gibi insanın yüreğinde ve kafasında asılı olandır.  Şairlerin Tanrısal bir kodla kodlanmış olduklarını sezgileşmişimdir hep. Evet, farklı insanlardır şairler…

Esas itibariyle, bir sezgi, bir duyuş, bir imge dünyası olan şiir bir başka dile çevrilebilir mi? Çevrilirse ne olur? Çevrilen şiir acaba kendisi-aynısı olabilir mi? Aynı duyguları, aynı imgeleri ve hatta aynı çıkarsamaları çevrildiği dilde de yapabilir ya da var edebilir mi?

Paul Valery ; “Şiir bir dilden başka bir dile çevrilmeyen şeydir.” der ama kendisi Vergilius’u Fransızca’ya çevirmiştir.

Cahit Sıtkı ise, “ Bir şiiri kepaze etmek mi istiyorsun? Bir başka dile çevirin” der. Ama kendisi Baudelaire’in, Verlaine’in en sevdiği şiirlerini Türkçeye çevirmiştir.

Boudelaire kendi şiirlerini İngilizce’ye çeviren bir delikanlıya kızmış, ama kendisi Edgar Allan Poe ‘nun şiir saydığı öykülerini çevirmek için akla karayı seçmiştir. Üstelik onunkilere benzer öyküler yazıp şiir diye yayınlamıştır.

Şairler, “Şiir çevrilmez derken de haklı, şiir çevirirken de haklıdırlar.”  Kanaatimizce;  bu çevrilir - çevrilemez olgusu şiirin sihrinden, onun imgelem dünyasından ve gizeminden gelir. Bu görüngüler her dil evreninde çok boyutlu ve farklı farklıdır.  Şiirin bu sihirli ve gizemli dünyasını dile getirirken Şair kendi dilinde dahi savaşım verir. Çünkü kelimelerin, sözcüklerin o sihirli ve gizemli dünyayı imgelemede, dil ne denli gelişmiş olursa olsun, yine de yetersizlikleri söz konusudur. Bu durumda bunu bir başka dile çevirmek ise Cahit Sıtkı’nın ifadesiyle “kepazelik” bir sonuç doğurur- doğurabilir. ‘İşin bir başka yönü daha vardır ki; kavram farkları ve ayırımlarıdır. Bir Akdenizlinin, bir Kuzey Avrupalının söylediklerini kendi dilinde eş söyleyişlerle karşılayabilmesi ya da tersi çok zor olsa gerektir.’

Ancak biz yine de bir şiir çevirisini bu yazının sonuna eklemlemek istedik. Rus dilinde yazılmış aşağıdaki bu şiiri hem bu açıdan hem de teması nedeniyle (18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Haftası) yazımıza eklemeyi uygun gördük. İyi Okumalar!

Asker Gömleği

Yuri Kuznetsov*  (1941 – 2003 )

Çeviren: Ahmet Emin ATASOY

Bırakıp bir eşle bir körpe bebek

Sessizce yürümüş cepheye asker.

Ünlenmiş yiğitçe savaş ederek...

Ve bir gün duyulmuş o kara haber.

Söylenen hoş sözler ölümden sora

Nasıl olsun yanık kalbe avuntu?

Şehit eşi artık dulmuş ve ona

En değerli şey gerekmiş, hepsi bu!

 

Cephedeki komutan bir aralık

Şehidin eşinden bir mektup almış:

“Bir şeyini gönderiniz anmalık...”

O da eşin gömleğini yollamış.

 

Asker gömleğine sarılmış kadın

Okşamış, koklamış kanlı gömleği

Nefes nefes duymuş sihrini aşkın

Ve kadın hissetmiş tekrar kendini.

 

Yıllarca gömleğin cazip kokusu

Issız odasını doldurmuş onun.

Birleşmiş ölümle yaşam duygusu

Çöküşü gibi bir gizli bulutun... 

... Bir gün genç gelini uğramış ona

-Dalgın kadın hiç farkında olmamış-

Güzel bir temizlik yapmış her yana

Bir de şehit gömleğini yıkamış.

*Yuri KUZNETSOV ( 1941 – 2003 )

(RSFSR Devlet Ödülü Sahibi-1990- Yuri Polikarpoviç Kuznetsov)

Yuri Kuznetsov, yirminci yüzyılın ikinci yarısının en iyi üç Rus şairinden biridir (Nikolai Rubtsov ve Joseph Brodsky ile birlikte). Rus şiirinin daha da gelişmesini belirledi. Sonraki nesil Rus şairleri Yuri Kuznetsov'un izinden giden yolları takip ediyor.

Cemal Çalımer

Saray, Kral ve Yel DeğirmeniPotsdam harika huzur verici güzelliklerle betimlenmiş bir kasaba. Sanssouci Sarayı ise sanki bambaşka bir diyar.