Sizden Gelen Hikayeler

Virüs ve Sağaltıcı Şiir

Aslında bu iki olguyu birlikte düşünüp bir araya getirmek hayli rahatsız edici. Virüs ve şiir birbiriyle alakasız iki dünya gibi; bir araya gelmeleri ya da birlikte düşünülmeleri itici geliyor insana. Ama neler olmuyor ki hayatta?

Aslında bu iki olguyu birlikte düşünüp bir araya getirmek hayli rahatsız edici. Virüs ve şiir birbiriyle alakasız iki dünya gibi; bir araya gelmeleri ya da birlikte düşünülmeleri itici geliyor insana. Ama neler olmuyor ki hayatta? Virüs de şiir de insan varlığının ve yaşamının görüngüleri sonuçta. Biri hastalığı, umutsuzluğu,  yokluğu, getirirken diğeri; umudu, yaşamayı,  sevgiyi ve dostluğu taşır insanlara. Şiirin sağaltıcı bir yanı vardır yaşamımızda Şiiri de Şairi de bu yüzden, içten içe, beğenir ve severiz.

İşte bu sebepledir ki, şiiri bu haftanın da gündeminde tutmak istedik. Eski şiir defterlerimden sizler için birkaç şiir seçtim. Rahatladığımı hissettim. Tavsiyem odur ki, sizler de aynını yapınız. Şiir kitaplarını açınız, şiir okuyup, şiir söyleyiniz ve hatta kendi şiirlerinizi yazınız. İnanın bana virüse karşı bağışıklığınızın bir hayli güçlendiğini hissedeceksiniz! İyi okumalar.

Yaşam ve Dostluk (C. Çalımer)

Biri çıkıp geliverse, karşıdaki şu dağlardan!

Ağaçların, çiçeklerin, böceklerin dışında,

Bizden olan…

Bir can, bir yoldaş, bir eş...

Derdiyle yoğrulmuş yaşamın,

Yorgun düşmüş, yıldızlar arasında dolaşmaktan…

Yalnızlığın girdabında;

Tutunacak bir kaya, bir omuz arayan ben gibi!  

Bıraksak yorgunluğumuzu serin sulara

Ve kasvetini ruhlarımızın esen rüzgâra…

Bencil algılarımızı yere çarpsak bir bir

Arsız tutkularımızı galebe çalsak,

Zincirlerimizi kırsak bir güzel…

Ve dostlukta doğsak yeniden!

Sana Ne Ettik Zaman? (C. Çalımer)

On beşinde sen, yirmisinde ben…

Zaman çıkmış aradan, ilk günkü gibi!

Kâğıtlara çizilen pembe küçük eller…

Kuzguni saçlar üzerinde

Beyaz havuç çiçekleri yıldız, yıldız…

Ve henüz bakire, senin gibi, İstanbul’umuz.

Yıldız bahçesi, Sarıyer tepeleri,  özgürlüğümüz!

Kız kulesinde takılı hayallerimiz…

Bebek koyunda bir sandal;

Küpeştede sen, küreklerde ben!

Emirgan’ da sabah, Çınar altı’nda çay.

Yeniköy’ de karabataklar,

Kadıköy’ de martılar…

Salacak’ ta grup etti güneş;

Kalamış’ ta huzur! 

Ve Moda burnunda mehtap…

Sen, ben ve İstanbul’umuz!

Ne güzeldik, ne özgürdük üçümüz…

Kıskandı bizi,  geldi girdi araya.

Sana ne ettik zaman?

Haziran 2013 - Küçük Çamlıca

Neş’e (C. Çalımer)

Neş’en yerindeyse eğer,

Değme keyfine…

Birazını da yarına sakla.

Böylece;

Hep neşeli olursun, ömrünce!

Kavga! (C. Çalımer)

Bugün kavga etmedim kendimle!

Kalkıp yürüdüm…

Güneşi gördüm,

Denizi seyrettim yerinde.

Bir ağaçla söyleştim, uzanıp gölgesinde…

Çoktandır unutmuşum, buruk kokusunu çimenin!

Gökyüzünle buluştum; uçsuz bucaksız,

İpsiz, sapsız, ben gibi (!)

Dedim ya, bugün kavga etmedim kendimle,

Ve de iplerimle!

Koy verdim gittiler…                                                 

3 Eylül 2013 Kadıköy - Moda Sahil Parkı

Ne Büyük Nimetmiş!

(Anonim, sosyal medyada dolaşan sağaltıcı bir şiir)

Ne büyük nimetmiş değil mi?

“Çayı koydum gel “ diyebilmek bir dosta.

Derin sohbetler etmek kaşık sesleri arasında

Ne güzelmiş; çiçek açan kayısı ağaçlarının,

Mis kokulu leylakların altından yürümek,

Ne büyük nimetmiş!

Çocuklarla bir parkın yolunu tutmak,

Onların salıncakta

gülümseyen yüzlerini seyretmek.

Ve dolaşmak bir hafta sonu

Bütün gün orda burada…

Ne güzelmiş,  yağmurda yürümek

bir şemsiye altında

Yahut bir bankta oturmak

tam güneşin alnında…

Sonra binip gitmek bir vapura

martılar eşliğinde.

Ne büyük nimetmiş!

Gökyüzünde süzülen kuşlara

çevirmek yüzünü

Ne güzelmiş….

Yine gelir değil mi bahar?

Bir daha uzamaz kış bu kadar

Ama bu kez biliriz kıymetini

Değil mi?

Arkadaşlık (Can Yücel)

Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla,

Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka.

Bir dost göz arayışıyla,

Saat tıkırtısıyla....

Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla,

Ama;

''Günün aydın, akşamın iyi olsun'' diyen biri olmalı.

Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.

Yoksa zor değil, hiç zor değil,

Demli çayı bardakta karıştırıp,

Bir başına yudumlamak doyasıya.

Ama; ''Çaya kaç şeker alırsın?''

Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra...

Woody Allen'ın Blue Jasmine'inden Alınacak 10 Kişisel Finans Dersi (Spoiler İçerir!)Woody Allen filmlerinin psikanalitik temalarına alışmış Woody Allen hayranları bu filmlerden kişisel finans hakkında da çok şey öğrenebilirler.