Sizden Gelen Hikayeler

Söylenen sözler uçar, yazılanlar kalır

Nisan 1972, Hollanda’nın Rotterdam kentinde Anthony Veder & Co adında bir yabancı firmada, denizcilik alanında staja başladığım ilk günler.

Nisan 1972, Hollanda’nın Rotterdam kentinde Anthony Veder & Co adında bir yabancı firmada, denizcilik alanında staja başladığım ilk günler. Rotterdam için dünyanın en büyük limanlarından birine sahip, geniş karayolu, demiryolu, suyolları ve boru hatları ağı ile destekli Avrupa’ya açılan liman kenti diyebiliriz.

Firmanın bünyesinde gemi liman acentelik bölümü de var. İşte o bölümün odasında birkaç masanın etrafında toplanmış çalışanlar. Telefonlarda Hollanda dilinden ziyade İngilizce konuşmalar kulağıma gelmekte. Bana da daha ilk günümde hangi gemi hangi rıhtımda gibi bilgiler içeren bir liste verdiler. Telefonum çaldı, bir yük sahibi yükünü ne zaman nereye gönderebileceğinin detaylarını soruyor. Konuşmam bitti telefonu kapattım. Baktım karşımda beni izleyen, sonrasında yakın bir dostluk oluşturduğumuz “Turkish Cargo Lines-TCL” bölüm yöneticisi Mr. Scholtz bana dedi ki;

“Konuşmanı dinledim Mr. Denizmen. Her şeyi doğru, detaylı ve net anlattın. Peki sence karşındaki yük sahibi limandaki geminin, rıhtımın, stevedorun (yükü rıhtımda teslim alıp yükleyen) ve yükleme zamanını tam olarak aklında tutmuş mudur?''

Hiç aklıma gelmemişti. Öyle ya İstanbul’da iki liman var; Haydarpaşa ve Salıpazarı. Biri TCDD’ye diğeri Denizcilik Bankası’na ait.  Anlaşılması, takibi çok kolay. Rotterdam öyle mi! Aynı anda onlarla hatta yüzlerle ifade edilen gemiler ve rıhtımlar var.

Ben yüzüne düşünceli bir şekilde bakarken, konuşmasına devam etti:

“Hadi bakalım, müşterinin adresine telex çekerek, yazılı olarak yükü, miktarını, ambalajını, hangi rıhtım hangi gemi şu bu her detayı bildirelim. Yazmazsak konuşmalarımız havada kalır, yanlış anlamalar olabilir ama sözler uçsa da yazı kalır.’’ (written document is the first evidence)

Hemen konuşmamızı detaylandırıp bir teyit (confirm) telexi gönderdim. O gün bugün ister çalışma ister özel yaşantımda olsun her zaman yazıyı tercih ettim. Hatta daha da ötesi doğum günleri dahil ilişkime göre duygularımı yazılı iletmeyi tercih ettim, telefon ya da başka yollara ilaveten.   

Ciddi cevap istediğim konularda yazılı iletişimi kullandım. Telefonda alacağın cevap karşı tarafa sorumluluk yüklemediğinden ya da söylemeyi unutabilecekleri olduğundan. Yazılı cevap veren kişi sorumluluk duyar, eksiksiz cevaplamaya çalışır. İster hukuki bir konu olsun ister sağlık veya genel.

Söz uçar, yazı kalır sözünün tarihi bir geçmişi vardır. Bu söz 79-81 yılları arasında Roma İmparatoru olan Titus Flavius Vespasianus’un (Aralık 39- Eylül 81) Roma Senatosunda yapmış olduğu bir konuşmadan kaynaklanmıştır. Konuşulan kelimelerin kolayca unutulabileceği ancak kesin kanıt için yazılı belgelere her zaman güvenilebileceğidir. Hukuki anlamı “verba volant, scripta manent“ (söylenen sözler uçar, yazılanlar kalır) Latin atasözünün uzantısı olabilir.

İki kişi bir şey hakkında resmi bir anlaşma yapmak istiyorsa, sadece sözlü bir anlaşma yapmaktansa bunu yazılı hale getirmesinin daha iyi olmasıdır. Daha sonra yazılı metne atıf da bulunulabilir.

Bugün hala Romalılar tarafından yaratılan bir mottoyu kullanıyoruz; “Söylenen sözler uçup gider, yazılanlar kalır”. İmparatordan köleye kadar her tür insanın zaman içinde devam eden mesajları iletmesi gerekiyordu. Bazıları şimdi müze parçaları; mezar taşları, işaretler, markalar, aşk beyanları. Şimdi bize iki bin yıldan fazla süre önce yaşamış kadın ve erkeklerin hikayelerini, hayatlarını, alışkanlıklarını anlatıyorlar.

Antik Roma dünyasında herkes okuma yazma bilmiyordu ama herkes yazının, yazmanın gücünü anlamıştı. Romalılar yazmak için farklı araç ve teknikler kullanıyordu. En yaygın olanları taş üzerine keski ile oyulmuş yazıtların yanı sıra, metal oymacılığıyla yapılmış veya mozaik çini, kalıp, fırça, altın, grafitiden yapılmış birçok türler.

Yazı yazmak için simgelerden kâğıda geçmek asırlar aldı. Her ne kadar Çinlilerin ikinci yüzyılda dut ağacı kabuğundan kâğıt olarak kullandığı ve bunların sonraki yüzyıllarda Emevi’lere geçtiği ifade edilse de kâğıt Avrupa’ya 13.yüzyılda yayılmaya başladı. Böylece insanoğlunun düşünceleri, felsefeleri, eserleri, romanları, bilimsel yazıları sonsuzluğa uzandı.

Konuştuğun konu maddiyatla, finansla, sağlıkla, hukukla ve benzer sorumluluk taşıyan meselelerle ilgili ise mutlaka günün teknolojisine uygun iletişim araçları ile karşılıklı teyitleşmenizde fayda var. Aksi halde ben öyle dedim sen böyle anlamışsın polemiklerinde bulabilirsin kendini.

Söz Uçar, Yazı kalır

31 Ocak 2022

Suadiye  

Spoken words fly away, written words remain - Baths of Diocletian — Google Arts & Culture

            

Fethi Denizmen yazdı: Anladığını söylemek için orada ol çünkü o bir kadın!Kadın anlattığında dinlenilmesini ister. Anlayışla, ilgiyle, dikkatle, onu anladığını söylemeni ister. Çünkü seninle en dostane en samimi haliyle paylaşım yapıyordur. Onunla o anı paylaştığını hissetmek ister. Beklediği sadece sıcak bir dostluktur.