Sizden Gelen Hikayeler

Hayat! Bilesin, hiç bitmeyecek hayallerim

Özgür müsün burada diye sorduğumda, genç kız bana düşünceli bakışları sonrasında “Evet ama sadece hayallerimde özgürüm.“ diye cevaplamıştı. (*)

Sonsuz özgürlük sadece hayallerimizde, hayalsiz, hayal kurmadan nasıl yaşanabilir ki, yavan, renksiz, hedefsiz. Hayal yoksa ulaşılacak hedef ve peşinden koşma hırsı da olmaz. Hayatın en temel özü sanki hayallerimiz, bizi motive eden, umut vadeden, yaşam sevinci yükleyen. 

Hayata ilgidir kurduğun hayaller, çocukluğunda başlar, hayal dünyasındaki gezintilerin, yükler bilinçaltına sessizliğinde sana hedeflerini, getirir aklına yaparsın planlarını ulaşmak için hedeflerine.  

İnsan bu, bazen gördüğü ve sahip olmadığını, bazen mucizevi şeyleri yaratmaya,   doğaya ve insanlığa fayda nasıl sağlayabilirim, nasıl birine aşık olabileceğini ve daha nicelerini hayal eder. Bazen anlatırsın hayallerini, derler ki çevrendekiler bırak bu boş hayallerini gel gerçeklere, kırılma vaz geçme devam et seni hayallerine ulaştıracak hedefler koymana planlamalar yapmana. Şaşırt çevrendekileri. 

Hangi yaşta olursan ol, ister çocukluk ve gençlik çağında, ister ilerlemiş yaşlarında. Ömürler uzadı, seksenler doksanlar, sağlıklı isen, belki de genç hissediyorsundur kendini, ne olursan nasıl olursan ol devam et hayallerine. 

Bugün çok yakından tanıdığım birini ve hayallerini anlatmak istiyorum.

Askerlik çağı gelince tanıştığı İstanbul’u bir daha terk etmemiş, Heybeliada’ya yerleşmiş, kendi kendini yetiştirerek daima kurduğu hayallerin ve hedeflerinin peşinden giderek adanın sayılan ve çok sevilen bir insanı olmuş. Aynı zamanda ailesine son derece bağlı, onları en iyi ve refah şekilde yaşatabilmek için gece gündüz yoğun bir şekilde çalışmış, mücadeleler vermiş, siyasete atılmış, insanlara yararlar sağlamış, sevgi dolu, sımsıcak naif bir adamdı Ali Sarı…

1970’li yılların başında tanımıştım kendisini. Ben denizcilik camiasındayım ya, bana danışmak için görüşmek istemişti. Hayali bin ton taşıma kapasiteli bir gemi alıp bir şekilde o gemiyi işleterek değişik pencereden deniz taşımacılığına soyunmak istiyordu.

O günün şartlarında yaptığım fizibilite incelemeleri sonucunda vazgeçmesini istemiştim o hayalinden.

İşte o tanışma ve iletişim sonunda nereden bilebilirdim ki çok seneler sonra kendisine çok yakın olacağımı! Aramızda jenerasyon farkı da olsa çok güzel arkadaş olmuştuk, beni ne zaman görse hemen o yüzünde ve gözlerinde beliren tatlı ifadesiyle ‘’Hadi Fethi gel parlatalım“der ve hemen rakı kadehlerini koyar, mezelerini dizerdi masaya. Okuduğu, gördüğü, duyduğu güzel mekanlara, restoranlara yakın çevrelere “Hadi gidelim beraber“ der, ve akabinde de ailece gider çok güzel anılar bırakan zamanları paylaşırdık… 

Bonkördü, cömertti. O varken kimse hesap ödeyemezdi, bir ikisinde nasılsa ödeyince ben hesabı, kırk kere teşekkür etmeyi de ihmal etmemişti, alışkın değildi zira hesabın kendisi dışında bizlerden biri tarafından ödenmesine…

İmkanları genişti ama araba sahibi olmak istememişti, aramızda çok tatlı bir espri başlamıştı yıllar süren, “Ayda iki bin dolar ver arabam senin emrinde olsun, şoförün de ben, yalnız bir şartım var ne istersem onu yiyeceğim…’’ gülerdi “Hem iki bini reddeder hem de ben senin yemek tercihlerini karşılayamam.“ diye takılırdı. Ne zaman karşılaşsak elimle iki işareti yapar o da ilginç işaretlerle cevaplardı. Çok ama çok özel, tatlı unutulmayacak anılarla dolu zamanları paylaştım kendisi ile, özellikle de yaz aylarında adada yaşarken…

Ali Sarı (1921 – 2010)

Birlikte paylaştığımız zamanlara, anılarımıza daldım bu fotoğrafına uzun uzun bakarken. Dostlukların, zamanı birebir paylaşımların, sivilize, cömert olmanın güzelliklerini, hem çalışmayı hem eğlenmeyi sevmeyi, hayattan keyif almayı, insanlara saygı göstermeyi, yardım edip sahip olduklarından vermeyi, yaşın ne olursa olsun hayata bağlı kalıp hayallerinin devam etmesini, bir nebze de olsa paylaşmak istedim.

Sağlığıyla ilgili sorunları varken bile bana yapmak istediklerini, hayallerini, hedeflerini anlatırdı. Bahçeleri severdi, hiç unutmam bir gün bahçede otururken “Bak Fethi şu fidanı dikersek beş sene sonra ne güzel meyve verir, bahçe şenlenir.“ demişti, o kadar sene yaşayacağından emin olmadığı halde fidanın beş sene sonraki halini canlandırmıştı bile hayalinde, neşe gelmişti, yaşam sevinci ile birlikte.

Hayallerin eksik olmasın, hayatı keyifle yaşayın emi, çalışarak, eğlenerek, severek, sayarak ve vererek. Şu satırları yazarken Tolstoy’un üç ufak hikayeden oluşan “İnsan ne ile yaşar“ kitabındaki son hikayeyi hatırladım. Hikayenin kahramanı insan olarak dünyada bulunan melek şöyle der sonunda;

Allah'ın bana söylediği ilk soru şuydu; “insanın kalbine ne hükmeder?“ Melek devam eder konuşmasına; “ ve anladım ki insanın kalbine sevgi hükmeder.“

Çocukluk günlerinizden başlayan hayallerinize kavuşasınız ve tüm ömür boyu hiç bitmesin. Hayallerle, dostluklarla, umut ve yaşam sevinci ile güzeldir yaşamak. Hayalsiz kalmayın!    

9 Eylül 2022

Heybeliada

(*)

Cornelia’nın Hayali“Sonsuz özgür olduğumuz tek bir yer var, o da sadece ve sadece kendi hayallerimizdir” diyordu Cornelia.