Kültür-Sanat

Bir Zamanlar Moskova

Moskova’da geçirdiğimiz yılbaşı gecesinin sabahında yaptığımız geç kahvaltı sonrası otelden dışarı çıktıktan kısa bir süre sonra burnum yerinde duruyor mu diye kontrol ettiğimde buz tutmuş olduğunu anladım.

Kafamı yukarı kaldırıp ısı göstergesine baktığımda gözlerime inanamadım: Eksi 29 gösteriyordu. Buna rağmen fazla üşüme duygusu hissetmiyordum. Anında gruptaki arkadaşlarla kar topu oynama hevesi belirdi, ancak gel gör ki karı top haline getirmek imkansızdı, zira çok düşük sıcaklık karı toz haline getirmişti.

1980 Moskova Yaz Olimpiyatları için yapılmış Cosmos Otel'de kalıyorduk. O dönemde inşa edilen dev Cosmos Oteli, uzaya bakan kıvrımlı cephesiyle Moskova’nın modern yüzünü simgeliyordu.

Sene 1986. Yılbaşını Moskova’da geçirme hedefi ile Leningrad (St. Petersburg) – Moskova seyahati organize edip yola revan olduk. Önce Leningrad’a uçtuk. Bizim tarih kitaplarında Deli Petro olarak anılan Grand Çar Petro’nun 1703 yılında kurmuş olduğu bu şehre hayran kalmıştım. Çok geniş caddeleri, harika mimarisi, tamamen buz tutmuş Neva Nehri, köprüleri... Hava gri, ısı eksi otuzlarda olmasına karşın taze ve diri hissettiriyordu. Buranın ruhu başta Hermitage olmak üzere müzeler, saraylar, bale ve buzda danslarla doluydu.

Sovyetler Birliği'nin katı rejimi hüküm sürmekteydi o dönem. Rejim propagandaya çok büyük önem verdiğinden gezi programı da bayağı yüklüydü. Türkçe bilen bir Rus mihmandar kız sabahın erken saatlerinden gece geç saatlere kadar eline verilmiş programı uyguluyordu biz turist grubuna. Tabii şehrin adı Bolşevik İhtilali lideri Lenin’in adını taşıyordu ki bu birliğin dağılımına kadar sürmüştü (Leningrad 1917-1991).

Troyka Gecesi

Biz Leningrad-Moskova gidişini uçakla yapmıştık, ama trenle seyahat daha bile ilginç olabilir elbette. Uçaktan iner inmez bizi karşılayan, güzel Türkçe konuşan rehber kız bizleri pencereleri içeriden buz tutmuş otobüse yerleştirip –artık ne göreceksek buzlu pencereden, Moskova şehrinde bir tur attırdıktan sonra ilk verdiği bilgiler daha önce hazırlanmış program dahilinde toplu olarak gezileceği idi. Program öylesine yüklü idi ki, içinde müzeler, Kremlin, Kızıl Meydan, Troyka Gecesi, katedraller, buz üzerinde danslar ve Bolşoy Bale gösterisi vardı.

Yılbaşı gecesi öncesi bizi meydanda bekleyen troykalara yerleştirdiler. Troyka dedikleri üç at tarafından sürülen araba kızak. Soğuktan korunmamız için bizlere kısa battaniyeler verdiler. Heyecan dolu bir troyka gezisi olmuştu, esen rüzgardan donmamak için şarkılar söylüyorduk. Atlar bile kafalarını sola sağa döndürerek soğuk rüzgardan korunmaya çalışıyordu,  kaldı ki yeleleri buz tutmuş halde idi.

Zevkli ve uzun menzilli troyka seyahati noktalandığında büyük bir müzik hole gelmiştik. İçeri girdiğimizde müzisyenler bizleri Kalinka şarkısı ile karşıladılar. Sıcak şaraplar, votkalar, kaşkaval peynirinin de olduğu atıştırmalıklar... Tam bir eğlence mekanına gelmiştik. Biraz önce troykada neredeyse buz tutarken kendimizi bulduğumuz bu ortam hafızalarımızda unutulmaz izler bırakan anlardandı.

Bolşoy Tiyatrosu'nda Swan Lake

Bizim için düzenlenmiş olan programdaki etkinliklerden biri de Bolşoy (Bolshoi) Tiyatrosu'na ziyaretti. Hem de ziyaretin sebebi Çaykovski’nin (Tchaikovsky) unutulmaz eseri Swan Lake (Kuğu Gölü) bale gösterisini izlemekti. Tiyatronun salonuna girdiğimiz anda bile içimizi tatlı bir heyecan kaplamıştı. Bolşoy’u da bizzat görmek de varmış, once in a lifetime (yaşamda bir kez) denilen cinsten bir deneyim!

Bolshoi Theatre (pixabay)

(Bolşoy Tiyatrosu, opera ve bale gösterileri için, ünlü mimar Joseph Bové tarafından tasarlanmış, Topluluk 1776'da Prens Pyotr Urusov ve Michael Maddox tarafından kurulmuştur.)

Bolşoy "Büyük Tiyatro" demek Rusça'da. "Büyük" bina büyüklüğü değil. O devirde opera ve bale, tiyatroya göre daha saygın, daha üst sınıf sanatı kabul edilir, bu performanslar Büyük Tiyatro'da sergilenirdi. 1776 yılında Moskova yetimhanesindeki çocuklar için bir dans okulu olarak kurulan Bolşoy Balesi, 20. yüzyılda Moskova Sovyetler Birliği’nin başkenti olduktan sonra dünya çapında üne kavuşmuştur.

Kuğu Gölü Balesi'nde Prens Siegfried göl kenarında dolaşıyordur ve birden kuğuların arasından biri ortaya çıkar ve ona kendisinin Prenses Odette olduğunu, büyücü Rothbart'ın onu ve arkadaşlarını kuğu şekline soktuğunu ve ancak gece yarısı insan kılığına geri dönebildiklerini, sabaha karşı yeniden kuğuya dönüştüklerini anlatır.

Tarihi Metrolar ve Sanat

İstasyonlarında yer alan mozaikler, mermer sütunlar, avizeler ve heykellerle Moskova metrosu gerçekten de “yeraltı sarayı” olarak bilinir. 

Moskova metrosunun o dönemdeki zamansız, sessiz ihtişamını çok iyi yansıtan siyah beyaz bir kare

Russia Tours from Express to Russia

1980’lerin başında çekilmiş fotoğraflarda genellikle mermer sütunlar, Lenin ya da Sovyet işçilerini betimleyen rölyefler, cam mozaikler ve o dönemin sade ama güçlü aydınlatma armatürleri göze çarpar.

Yeraltında, tren sesleriyle karışan taş duvarların soğukluğunda bile bir sıcaklık vardı. Her yüz, her kabartma, bir dönemin sessiz tanığıydı. Mermer duvarları, bronz kabartmaları ile günlük hayatın sanata dönüştüğü yeraltı saraylarından biri Moskova metrosu.

Moskova Metrosu Ağustos 2025 (Metin Bener)

Kızıl Meydan Kremlin Yılbaşı Kutlamaları

Yıl başında, tüm büyük şehirlerde olduğu gibi Moskova'da da kalabalıklar Kızıl Meydanı dolduruyor, saatler yeni yıla döndüğü saniyede çanlar yeni yılı haberlerken kutlamalar votkalarla, şampanyalarla en yüksek volümde devam ediyordu.

Kızıl Meydan (Wikipedia)

Yeni yılın ilk gününün öğleden sonra saatlerinde şehrin en güzel parklarından biri olan ve kışın devasa bir açık hava buz pistine dönüştürülen Gorky Park kaymanız için sanki bir davet vermekte. Kaymasanız bile kayanları izlemek ayrı bir keyif, her yer cıvıl cıvıl. Kafelerinde oturup sıcak çikolatanızı yudumlayarak dinlenebilir kreplerinden yiyebilirsiniz.

Kızıl Meydan'daki Aziz Vasil Katedrali Ağustos 2025 (Metin Bener)

Aziz Vasil Katedrali‘nin önünde yer alan heykelanıt Minin ve Pojarskiy anıtıdır. Bu, başkentteki hükümdarın onuruna değil, ulusal kahramanlara minnettarlıkla dikilen ilk anıttır. Büyük Rus heykeltıraş İvan Petroviç Martos’un en iyi eseri kabul edilir. Heykelin kompozisyonu yalnızca Rusya’nın iki kahramanını değil, tüm Rus halkının vatanseverliğini ve cesaretini simgeler.

Moskova Nehri

Moskova Nehri şehrin tam ortasından geçen, güzel manzaralı harika bir nehirdir. Yılbaşı sezonu dışında Kievsky metro istasyonundan çıktıktan sonra nehirde tekne turları yapılmakta.

Kremlin'den Moskova Nehri (Wikipedia)

Anılardan bir demet

Her nasılsa serbest saat olarak belirlenmiş bir akşamda şehrin sokaklarında gezinirken aşina olduğumuz bir müzik sesine yöneldik ve restorandan içeri girdiğimizde “Mavi Mavi” şarkısı çalıyor, misafirler de melodisine uygun dans ediyorlardı. Bizler de içeri girer girmez dansa katılmış, birlikte dans etmiştik. Sonrasında da güzel bir misafirperverlik görmüştük bu Azeriler'den.  

Mihmandarımızdan çok memnunduk. Sovyet sözcüğü ne anlama gelir? de dahil olmak üzere (bizdeki muhtarlıklar gibi, bunların tamamına da Sovyetler Birliği denmiş) sorularımıza verdiği cevaplarla Sovyetler Birliği yaşam ve kültürü hakkında bilgileniyorduk. Bir sefer otobüsteyken mihmandara sormuştum, “Bizde anlatılır, Baltacı Mehmed Paşa ile Çariçe Katerina'nın flörtü" diye. "Yok, öyle bir şey bilmiyorum” demişti. Devamında “Bizim tarih kitaplarında Çar Deli Petro olarak yazar" deyince "Hayır, biz Büyük Petro deriz” diye cevap vermişti. En can alıcı soruyu sordum, “Özgürlüklerden bahsediyorsunuz. Hadi, size bir teklifim var: Masraflar bizden, sizi İstanbul’a davet ediyorum”. Uzun uzun bir şeyler anlattı, 'olabilir' demeye getirdi, ama bin dereden su getirerek. Yani, mümkün değil diyordu.

Bir sabah uyandığımda kendimde bir kırıklık hissetmiştim, sanki grip başlangıcı gibi. Otel doktoruna çıktım, anlattım kendimi. Şöyle bir baktı bana, "Moskova’da, hele bugünlerde olduğu gibi eksi 30 derecelere ulaşan sıcaklıklarda kesinlikle grip olmaz!" diyerek sert bakışlarla bana kapıyı gösterdiğinde iyi olmuştum birdenbire.   

Bir sabah otelde kahvaltıdayız. Birlikte olduğumuz kadın arkadaşlardan birini masamıza gelirken başında gri tilki tüylü bir şapka ile görünce çok şaşırmıştık. Meğer Rus bir hanım arkadaşın kemerini çok beğenmiş, "Onu bana ver, ben de sana bu şapkamı vereyim" demiş. Tüylü ve kürklü giysiler vitrinlerde, tezgahlarda çok görülmekteydi.

Ben de siyah bir kalpak almış, ancak belki bir kere giydiğim bu kalpağı 35 sene sonra Kars gezimizde tanıştığımız Boğatepeli bir Kars sevdalısına hediye etmiştim.

Günümüzde Moskova

  • Eski Sovyet estetiği hâlâ hissediliyor, ama şehir artık modern gökdelenler, çağdaş mimari eserler ile de karakter kazanmış durumda. Örneğin Moscow City bölgesi.
  • Merkezi bölgelerdeki açık yeşil alanlar, parklar, halkın kullanımına yönelik dinlenme-dolaşma alanları artmış. Örneğin Zaryadye Park merkeze yakın, oldukça modern bir kent parkı.  
  • Turizm açısından hâlâ çok zengin, klasik noktalar (Kızıl Meydan, Kremlin vb.) varlığını koruyor.  
  • Turistik bölgeler dışında yerel yaşamda da değişimler var, öyle ki rehberlik hizmetleri, etkinlik planlamaları, altyapı ve şehir içi ulaşım daha modern sistemlere dönmüş durumda.

Sovyetler Birliği zamanında gezmiş olmaktan çok mutluyum, çünkü o dönem şehrin her köşesinde planlı etkinlikler, mihmandarlar vardı. Bugün Moskova nasıl bilmiyorum, ama değişimin izlerini şehrin modern yüzünde ve hâlâ ayakta duran o eski duvarlarda birlikte, yan yana görüyorum.

Bugünkü Moskova’dan Fotoğraflar -Mehmet Hundur:

"Moskova denince bende ihtişam, sanat ve kültür ile işlenmiş bir senfoni duygusu uyanır!" M.H.

Nazım Hikmet Mezarı

3 Kasım 2025

Suadiye