Bilgi Nedir, Bilgi Sonsuz Mudur?
"Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir." −Sokrates
Ne kadar bilirsek bilelim bilgisizliğimizi aşamayız. Her
bilişimiz başka bilişlerin ve daha yeni bilgilerin kapısını aralar.
Bildikçe bilmediklerimiz artar. Diğer bir ifadeyle bildikçe
cehaletimiz katlanır.
- Sokrates ile Platon ‘neyi bilmediklerini bilmeyi’ gerçek bilginin kaynağı sayarlar.
- Bilgiyi düşünerek, sorgulayarak ve deneyimleyerek öğreniriz. Bilgiyi biriktirir, genişletip çoğaltarak gelecek kuşaklara aktarırız.
- Bu yüzden bilgi gelecek kuşaklara aktarılan en büyük armağandır. Bu konuda her kuşak bilginin üreticisi ve aktarıcısı konumundadır.
- Bu bilgi birikimi sayesinde insan ırkı mağara kovuklarında başlayan macerasına bugün yıldızlar arasında devam edebilmektedir ve hatta bunun çok daha ötesindeki maceralar insanoğlunu beklemektedir.
- Isaac Newton, bu gerçeği şöyle açıklamıştır;
“Eğer daha uzağı görebiliyorsam, bu, benden önceki devlerin omuzlarında durduğum içindir.”
- Ve bu hep böyle olacaktır. Biriktirilen ve aktarılan bilgi sayesinde insanlık her aşamada daha uzağa bakabilecektir.
- Doğuştan (apriori-öncesel) her hangi bir bilgiye sahip değilizdir. İnsan zihni ve beyni bomboş bir sayfadır. Yaşadıkça birikmiş hazır bilgiyi öğrenir, yeni bilgileri ve yeni deneyimlediklerimizi de buna katarak bu boş sayfaları doldururuz.
- Bilgi böylece yeni kuşaklara çoğalarak ve katlanarak intikal eder. Ve insanın tekâmülü bu suretle gerçekleşmiş olur.
- Bilgi insan ile çoğalır ya da insan bilgiyle çoğalır. Bu özdeşlik aynı zamanda bir diyalektiğin varlığını anlatır. Kısaca insanla bilgi arasında bir diyalektik vardır, buna göre insan bilgiyi, bilgi de insanı çoğaltır.
- Peki, bu çoğalma nereye kadardır, bunun sonu var mıdır, bilgi sonsuz mudur?
- Ontolojik olarak bilgi varoluşun içindedir ve onunla arasında bir diyalektik vardır.
- Böylesi bir mekanizma içindeki bilgi de sonsuz ve tanrısaldır. Ne kadar bilirsek bilelim bilginin sonunu bulamayız. (Ne kadar bilirsek bilelim Tanrı’yı bilemeyiz, tanımlayamayız. Bu konudaki zaman ve mekânı aşan metafizik söylemlerin tümü, gerçek bilgiyle alakası olmayan sanrı, hurafe ve vurgunculuklardır. Fizik sahadan metafizik sahaya geçildiği anda spekülasyonlar başlar.)
- Akıl insan beyninin bir işlevidir. Zekâ, muhakeme etme, temyiz, hafıza yetileri ise aklın türevleridir. Hepsi birlikte onun milyonlarca yıllık evriminin sonucudur.
- Evrim dediğimiz şey durmaz. İnsanın evrimi de durmayacaktır. Bugünkü sarsaklıklarımızın, vahşet ve barbarlıklarımızın varlığı buna işaret eder. İnsan tekâmülü henüz dem bulmamıştır.
- Bütün bilgilerimiz zaman-mekan boyutlu olmak durumundadır. Bilgi denen şey test edilebilir, yinelenebilir ve ölçülebilir olmalıdır.
- Evrende sebepsiz ve sonuçsuz (illiyet prensibinin çalışmadığı) bir bilgi olamaz. Her şey iç içedir ve her şey birbirinin sebep ve sonucudur.
- Bu yüzden evrende her şey bir oluşumdan ibarettir. Sebepler sonuçları, sonuçlar sebepleri hazırlar ve arada her şey değişerek (evrilir). Bu sonsuz ve ilahi bir mekanizmadır. Evrende yaratılan bir şey yoktur, her şey sebep-sonuç ilişkisi içinde oluşumdan ibarettir.
- Bunun dışındaki metafizik öğretilerin gerçek bilgiyle ilgisi yoktur. Bunlar bilgi niteliği taşımayan; düşüntülü ortam hazırlayan, çeşitli sanrı ve hezeyanlardır.
- İnsandan insana ya da durumdan duruma değişen bu hurafeler gerçek bilgi olamazlar ve bunlar beynimizin akıl merkezli olmayıp imaj merkezli ürünleridir.
- Esasen bunlar bilgi olmayıp bir öğretidir ve evrensel yasalardan biri olan illiyet prensibiyle de bağdaşmazlar. Metafiziğin olduğu yerde spekülasyonlar başlar. (Neden-sonuç mekanizması bunlar için çalışmaz.)
- Bizim zaman-mekân kompartımanıyla bağdaşıklığımızı sağlayan merkezimiz ise aklımızdır. İmajlarımız bazen bize ilham verirler ve yol gösterici olabilirler ancak bunlar gerçek bilgi değildir.
Mayıs 2025
Marmaris, İçmeler