Teknoloji ve Yeni Dünya Düzeni
Üretimde otomasyon, otonom otomobiller, bulut tabanlı web servisleri, nesnelerin interneti (IOT), makine öğrenmesi, yapay zeka, sanal gerçeklik, sanallaştırılmış gerçeklik ve benzeri konularda sık sık konuşuluyor ve yazılıyor.
Bu konularda deneyim sahibi insanlar yaşanan gelişmeleri
özetlemeye, fikir vermeye çalışıyoruz. Bu yazıların, geleceğin
girişimcileri, girişimleri ve sermaye sahiplerini motive ederek
ülkemiz için yeni ekonominin temellerinin bilinçli şekilde
atılmasına yardımcı olması en büyük temennimiz. Bu bahsettiğimiz
alanlar büyük resmin maalesef en önemli kısmı değil. Gelecek
yüzyılda dünyada yaratılan katma değerden daha fazla pay almak,
toplumsal ve kişisel refaha erişmek için de tüm bu bahsedilen
konularda mesafe almak çok önemli. Bundan 10 sene önce
elektrikli otomobilin bir hayal olduğunu düşünen endüstri
uzmanları, tüm üreticilerin büyük bir telaş içerisinde bu değişime
nasıl ayak uydurmaya çalıştıklarını görüyorlar. Benzer
trendler kişisel bilgisayarların yaygınlaşması, akıllı cep
telefonlarının kullanıma girmesinde de yaşandı. Bu durumu anlayarak
hızla ayak uyduranlar ve liderlik edenler öne geçerken, ipuçlarını
doğru okuyamayan ülkeler ve firmalar çok ciddi bir kayba
uğradılar.
Uzun giriş cümlesinden sonra geçen hafta kaldığım yerden devam
etmek istiyorum. Beşinci nesil ağların kurulması konusunda Amerika
ve Çin arasında yaşanan rekabet kendi coğrafi sınırlarının dışına
çoktan taştı. Amerika Birleşik Devletleri, Almanya’dan NATO ve
askeri iletişim ağlarını da bahane ederek Huawei altyapı
ürünlerinin kullanımını yasaklamasını talep etti. 2018 yılı başında
NATO ülkelerinin askeri harcamalarını söz verilen %2 oranına
çekmemeleri durumunda yükümlülüklerinin bir kısmını yerine getirme
konusunda sözlerini tekrar gözden geçireceğini söyleyen Amerika,
baskı ile pek çok üye ülkeyi bu noktaya çekip, kendi silah
teknolojilerini hızla ihraç etmeye çalışıyor. Pek yakında ABD’nin
tüm NATO ülkelerinden Huawei altyapılarını
kullanmamaları yönünde bir istekte bulunması an meselesi. Böyle bir
durumda pek çok Telekom firması ve internet altyapı sağlayıcısının
nasıl aksiyon alacağını henüz bilemiyoruz ama bizi çok ilginç bir
seri karar bekliyor. Kutuplaşmanın teknolojik gelişmeler
çerçevesinde olacağını artık rahatlıkla görüyoruz.
Kendimizi sert rüzgarların eline bırakmadan önce yönümüz konusunda bir karar vermemiz ve bu kararı uzun süre sadık kalarak bazı uygulamalara başlamamız gerekiyor. Aksi halde ortaya çıkacak zaman kaybı ve ekonomik kayıp, kısa süreli ekonomik duraksamaların çok ötesinde zarar verecek bir noktaya gidebilir (Sanırım S400 kararı sonunda ortaya çıkan durum, bu konunun ne kadar hassas olduğunun bir göstergesi). İçerisinde bulunduğumuz coğrafyanın ürettiği doğal krizler yanında teknolojik gelişmeleri doğru okuyamamak sonucunda göz göre göre müdahale etmediğimiz için ortaya çıkan bir seri zorlukla karşılaşma ihtimalimiz hiç uzak değil.
Yukarıda adını koyduğumuz yüksek teknoloji ürünleri yanında, henüz ülkemizde hak ettiği yeri bulamayan temiz teknolojiler konusundaki ilerlemede stratejik olarak topraklarımızdan ve kaynaklarımızdan ne kadar verimli yararlanabileceğimiz konusunda belirleyici bir unsur olacak. 1980’ler sonunda Amerikanın yönlendirilmesi ile ortaya çıkan globalleşmenin sonuna gelirken, uluslararası bazı kurumlarında fonksiyonlarını yavaş yavaş yitirdiklerine şahit oluyoruz. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), Birleşmiş Milletler ve diğerleri kendi içi krizleri ve etik problemleri ile uğraşırken Dünya başka bir noktaya doğru koşuyor. ABD ve Rusya arasında imzalanan, nükleer silahların sınırlandırılması konusundaki anlaşmanın her iki tarafça feshi ise sessiz sedasız bir fiili durum oluşturmuş durumda. Avrupa kendi iç problemleri, enerji krizi ve kimlik bunalımıyla uğraşırken, Kuzey Amerika Dünya liderliğinden uzaklaşarak, kendine uygun ve kuralları pek belirlenemeyen bir davranış eğilimi gösteriyor. ABD uzunca bir süre kendi net faydasının görmediği herhangi bir oluşumun içerisinde olmayacağı gibi NATO ve benzeri yapıları tüm üye ülkeleri baskı altına almak amacıyla kullanacakmış gibi görünüyor. Artık Obama veya Clinton gibi daha kapsayıcı liderlikten çok uzak bir noktadayız. Uzakdoğu’da tüm güç Çin’e doğru kaymışken, temiz enerji teknolojileri ile kendi enerji güvenliğimizi sağlamamız, topraklarımızı tekrar verimli bir üretim merkezi haline getirmekten başka çaremiz yok gibi görünüyor.