Sizden Gelenler

Devlet memurları işlerini kaybetmemek için sosyal medyada nelere dikkat etmeli?

"Memurların hem görevleri esnasında hem de özel hayatlarında memurluğun güven ve itibarını korumaları gerekmektedir. Bu yönüyle sosyal medyada fotoğraf ve video paylaşırken de özenli olmaları gerekmektedir"

2018 yılı Devlet Personel Başkanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de 2.422.252 devlet memuru bulunmaktadır. Sosyal Medyanın devlet memurlarını etkilediğini görmemek imkansız. Bugün bir çok devlet memuru sosyal medya hesabı kullanmaktadır. Sosyal Medyada memurların ifade özgürlüğü, özgürlüğün sınırları, meslek etiğiyle yaklaşım gibi hususların da incelenmesi gerekmektedir.

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 7. Maddesi “Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.” Şeklindedir. 657 Sayılı 8. Maddesi “Devlet memurları, resmi sıfatlarının gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını hizmet içindeki ve dışındaki davranışlarıyla göstermek zorundadırlar.” Bu iki düzenlemeyi bir arada düşündüğümüzde yasa memurlara hem hizmet içinde hem de hizmet dışında güven ve itibar noktasında özenli olma görevi yüklemektedir. Yine Kanunun 15’nci izin söz konusu olmadıkça memurların basına açıklama yapacağını da düzenlemiştir. Memurlar ile ilgili sınırlama bu şekilde olmakla birlikte belirtmeliyiz ki memurların ifade özgürlüğü de söz konusudur. Kendilerine duyulan güven ve itibarı zedelemeden, görevlerini yerine getirirken tarafsızlıklarına gölge düşürmeyecek şekilde sosyal medya paylaşımları yapabilirler.

a) Memurlar sosyal medyada siyasi paylaşım yapabilirler mi?

Kanun memurların hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik beyanda bulunamayacaklarını da düzenlemiştir. Siyasi beyanın tanımı ve sınırının belirlenmesi de oldukça güçtür. Anayasa ile korunan ifade özgürlüğü ile bu sınır arasında denge nasıl kurulacağını değerlendirmemiz gerekmektedir.

Anayasa Mahkemesi’nin 2013/6152 Başvuru Numaralı 24.02.2016 tarihli Hasan Güngör kararında BDP basın açıklamasında yer alan memura verilen kademe ilerleme cezasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar vermiştir. Söz konusu kararda;

“Demokrasinin esasını meselelerin halka açık olarak tartışılması ve çözümlenmesi yeteneği oluşturur. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında demokrasinin temellerinin çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik olduğunu vurgulamıştır (Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, S 52).

Buna göre aynı zamanda birey olan devlet memurları, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik gibi, demokratik toplumun temel ilkelerinin korumasından yararlanırlar. Başka bir deyişle, görevine yansıtma, şiddete teşvik etme veya demokratik ilkelerin reddi söz konusu olmadığı sürece, ifade özgürlüğü çerçevesinde dile getirilen bazı görüşler veya bunların dile getirilme biçimi yetkili makamların gözünde kabul edilemez olsa dahi, ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmaya yönelik tedbirler demokrasiye hizmet edemez ve hatta tehlikeye düşürür (benzer değerlendirmeler için bkz. Kayasu/Türkiye, B. No: 64119/00 ve 76292/01 , 13/11/2008, S 77).” …İfade özgürlüğü, devlet memurları söz konusu olduğunda, görüşlerin dengeli ve siyaseten yansız olarak açıklanıp açıklanmadığını, kişisel tavırlar sergilenip sergilenmediğini ve tarafsızlıklarının güvence altında olup olmadığını tartışma konusu yapmaktadır. Bu bağlamdaki AİHM uygulamalarında, memurun bulunduğu konum, görev yaptığı alanla ilgili olarak ödev ve sorumluluk derecesini belirlemede ulusal makamlara bir takdir marjı tanınmaktadır (İsmail Sezer/Türkiye, 36807/07, 24/3/2015, § 28; Ahmed ve Diğerleri ı Birleşik Krallık, B. No: 22954/93, 2/9/1998, S 53-54; Vogt/Almanya, B. No: 17851/91, 26/9/1995, S 51 -53; Otta/Almanya (k.k.), B. No: 27574/02, 24/11/2005). Fakat örgütlenme özgürlüğünü sınırlama niteliği taşıyan bu durumun bir sınırının olduğu da unutulmamalıdır.

…. Devletin, kamu hizmetinde çalışan memurlarına bir bağlılık görevi getirmesi, ödev ve sorumluluklar yüklemesi memurların statüleri gereği meşru kabul edilebilir bir durumdur. Fakat devlet memurlarının da birer birey olduğu, siyasi görüş sahibi olma, ülke sorunlarıyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahip olduğu ve bu nitelikleriyle AİHS'in 10. ve 11. maddelerinden yararlanma haklarının bulunduğu şüpheden uzaktır (İsmail Sezer/Türkiye, S 52; Vogt/Almanya, § 53).

…Serbest seçimlerin bulunduğu bir ortamda bireyin, gerek siyasi tercihlerini yapabilme amacının doğurduğu ihtiyacı gerek siyasal ve toplumsal olaylarla ilgili bilgi edinme merakı gözardı edilemez bir durumdur.” İfadeleri memurlarının ifade özgürlüğü noktasında önemli ipuçları vermektedir. Memurların her birinin konumu, olayın gelişimi açısından incelendiğinde yaptırımın ve özgürlüğün boyutu farklılık içerebilecektir. Ancak stratejik olmayan görevlerde Anayasa Mahkemesi daha esnek bir yaklaşımdan yanadır. Memurların ülke sorunlarından, gelişmelerden tamamen uzak kalmalarının beklenmesi söz konusu değildir. Ancak memurlardan beklenen devletin ve kurumlarının saygınlığını ve tarafsızlıklarını korumaktır. Yine memurlarla ilgili siyaset yasağı kapsamını memur kimliğinden yararlanarak sahip olduğu olanakları siyasi partinin yararına veya zararına kullanmasının önüne geçmek şeklinde değerlendirmek daha doğru bir ölçüt olabilir.

Memurların tamamen siyasete ilgisiz kılmak gerçekçi ve ölçülü bir hedef olmayacaktır. Anayasa’nın 26 Maddesi “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” Şeklindedir. Dolayısıyla memurlar Sosyal Medyada Devlete ve yasalara uyarak, tarafsızlıklarına gölge düşürmeden ve memurluğun olanaklarını bir siyasi parti yararına ya da zararına kullanmadan paylaşımlarda bulunabilirler. Elbette ki hakim, savcı, istihbarat görevlisi gibi stratejik görevdeki memurlara daha katı kuralların getirilmesi mümkündür.

b) Memurlar sosyal medyada üstlerini ya da kurumunu eleştirebilirler mi?

657 Sayılı Kanunun 11. Maddesi “Devlet memurları kanun ve diğer mevzuatta belirtilen esaslara uymakla ve amirler tarafından verilen görevleri yerine getirmekle yükümlü ve görevlerinin iyi ve doğru yürütülmesinden amirlerine karşı sorumludurlar.” Şeklindedir. Yine amirlerine karşı saygısızlık yapmak, amirlerine ya da mahiyetindekilere karşı küçük düşürücü ve aşağılayıcı fiil ve hareketlerde bulunmak disiplin cezasının konusu olabilecektir. Aynı şekilde Sosyal Medyada amir ve çalışma arkadaşlarına yönelik tavırları disiplin cezasına neden olabilir. Bu konuda Anayasa Mahkemesi’nin 15.11.2018 Karar tarihli 2015/18638 Başvuru Sayılı Hulusi Özkan kararında Sosyal Medya üzerinden Emniyet kurumunu eleştiren polis memuruna verilen kınama cezasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği yönünde karar vermiştir. Söz konusu kararda” “ Emniyet Teşkilatı iç güvenlik hizmeti vermesi sebebiyle silah ve benzeri araçlar kullanma yetkisi olan, idari işlerin yanında adli işler ile ilgili de hassas yetkileri bulunan bir teşkilattır. Silahlı kuvvetlere benzer özellik gösteren bu yönleriyle teşkilat içindeki hiyerarşik kuralların sivil devlet memurlarının tabi olduğu kurallara kıyasla daha katı olması doğaldır. Bununla birlikte bu husus teşkilatın veya hiyerarşik üstlerin eleştirilemeyeceği anlamına da gelmemektedir. Sosyal medyada yorum yaptığı konunun başlığı ile kurduğu cümlelerden yola çıkarak başvurucunun Emniyet Teşkilatının yönetiminden duyduğu memnuniyetsizliği ve sitemini herhangi bir yöneticinin ismini zikretmeden dile getirdiği görülmektedir. Başvurucunun kullandığı ifadelerin teşkilata yönelik bir sırrı ifşa eder niteliği olmadığı gibi teşkilata zarar verecek veya itibar kaybı oluşturacak ağırlığı olduğu da söylenemez.

Sonuç olarak ilk derece mahkemesi başvurucunun ifade özgürlüğü karşısında mesleki hiyerarşi kurallarına uyma yükümlülüklerinin yerine getirilmesindeki üstün yararı gösterebilmiş değildir. İlk derece mahkemesince başvuruya konu şikayete olayın bütünselliği içinde bakamamış; somut olayın kendi şartlarının neler olduğu, sosyal medyada tartışılan konunun ne olduğu, başvurucunun hangi amaçla düşünce açıklamasında bulunduğu, başvurucunun beyan tarzı, beyanın muhtemel sonuçları ve varsa kamu hizmetine veya kamu kurumunun disiplinine etkileri göz önünde bulundurulmamıştır. (bkz. § 40). Başvurucunun sözlerinin olayın bağlamından ve somut ifade açıklamasının bütünlüğünden kopartılarak ele alınması suretiyle ortaya konan gerekçenin ilgili ve yeterli kabul edilmesi mümkün değildir. Ayrıca yukarıdaki hususlar dikkate alındığında başvurucunun kullandığı ifadeler nedeniyle kınama cezası ile cezalandırılmasının demokratik toplumda gerekli olduğu da değerlendirilmemiştir.” İfade özgürlüğünün memurlar içinde söz konusu olduğu değerlendirilmiştir. Memurun Sosyal medyada kurumuna yönelik sitem ve yakınması ifade özgürlüğü kapsamında olabileceği gibi durum ve olayın gelişimine göre memurun cezalandırılması ile de sonuçlanabilir. Bu noktada memurlar sosyal mMedya kullanımında dikkatli olmalıdırlar.”

c) Memurun özel fotoğraf ve videolarının sosyal medyada paylaşılmasının sınırları

Memurların hem görevleri esnasında hem de özel hayatlarında memurluğun güven ve itibarını korumaları gerekmektedir. Bu yönüyle sosyal medyada fotoğraf ve video paylaşırken de özenli olmaları gerekmektedir. Ancak bu memurların hiçbir mahremiyetleri olmayacağı anlamına da gelmemektedir. Anayasa Mahkemesi 2013/1614 Başvuru Numaralı 03.04.2014 tarihli kararında “ Başvurucu, devlet memurluğundan çıkarma cezası ile sonuçlanan disiplin soruşturması sürecinde, yalnızca meslekî hayatını değil, özel hayatını da ilgilendiren iddialara yanıt vermek zorunda kalmıştır. Bu kapsamda başvurucuya yöneltilen iddiaların yalnızca görevinin ifasıyla değil, daha çok mahremiyet alanında gerçekleşen özel yaşam eylemleri ile ilgili olduğu görülmektedir. Dolayısıyla ihtilaf konusu soruşturmanın kapsamı meslekî hayatın sınırlarını aşmaktadır. Bu bağlamda, idarenin ve yargısal makamların karar gerekçelerinde, özellikle başvurucunun özel yaşamına dikkat etmediği, genel ahlak değerlerini zedeleyici tutum ve davranışlarda bulunduğu, özel yaşamıyla ilgili olumsuz duyumlar alındığı ve cinsel içerikli eylemlerine ait görüntülerin çekilmesine izin vermek suretiyle işlediği fiilin memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketler kapsamında olduğu tespitlerine yer verildiği ve karar sonuçlarının bu gerekçelere dayandırıldığı, sonuç olarak başvuruya konu disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların esasen meslekî faaliyet ile ilgisi olmayan, mahremiyet alanına dâhil özel yaşam eylemleri olduğu anlaşılmaktadır.

Özellikle kamu görevlilerinin meslekî yaşamlarıyla da bütünleşen bazı özel hayat unsurları açısından sınırlamalara tabi tutulabilecekleri açıktır. Bununla birlikte, 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinde yer verilen disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller kapsamında, Devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmanın uyarma cezasını, hizmet dışında Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmanın kınama cezasını, memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmanın ise devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektirdiği yönündeki düzenlemede, aralarındaki ağırlık ve önem düzeyi idarece takdir edilmek suretiyle, öngörülecek disiplin cezasının belirlenebileceği benzer mahiyette eylem biçimlerine yer verilmiş olması karşısında, başvurucunun hakkındaki disiplin süreci sonucunda devlet memurluğundan çıkarma cezası almış olmasının, meslekî hayatı üzerinde olduğu kadar, temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinden de önemli bir etki oluşturmakla, daha önemli hale geldiği anlaşılmaktadır.” Hükmüyle memurların özel hayatlarına ilişkin sınırlamaların söz konusu olabileceğini ancak bu durumun özel hayatın gizliliğini ihlal etmemesi gerektiğini değerlendirmiştir.

Bunun yanı sıra özellikle görevleri esnasında bilgisayarlarının belgelerinin bulunduğu alanlara memurların misafirlerini yaklaştırmamalarını önermekteyim. Bu konuda kitap yazımı sürecinde İstinaf aşamasında olan bir davada bir memurun bilgisayarından aldığı görüntüyü Twitter’da paylaşan arkadaşı söz konusu memurun meslekten ihracına neden olduğu gibi TCK 258 “Görevi nedeniyle kendisine verilen veya aynı nedenle bilgi edindiği ve gizli kalması gereken belgeleri, kararları ve emirleri ve diğer tebligatı açıklayan veya yayınlayan veya ne suretle olursa olsun başkalarının bilgi edinmesini kolaylaştıran kamu görevlisine, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir.” Kapsamında hapis cezasına maruz kalmıştır.

Dolayısıyla memurlar, görevleri esnasında misafirleri ile fotoğraf çekilirken, yine misafirlerinin çektiği fotoğrafları dikkat etmeleri ve hatta görev alanlarında misafir kabul etmeyi olabildiğince dikkatli bir şekilde yapmalarını kendileri için en doğrusu olacaktır.

d) Memurlar sosyal medyadan kazanç elde edebilirler mi?

Youtube, facebook gibi sosyal mecralardan gelir elde edildiği hatta bunun bir sektör olduğu da bir gerçektir. Bu şekilde sosyal medya hesapları bulunan memurları da değerlendirmek gerekmektedir. Memurların ticaret yasağı genel olarak tacir ve esnaf sayılmasını engelleyecek faaliyetlerdir. Sosyal Medyadan kazanç mesai saatleri dışında, memurluğun güven ve itibarına uygun ise sorun teşkil etmeyecektir. Ancak gelir vergisi uygulamalarında bir kazancın devamlılık göstermesi halinde ticari faaliyet kapsamında değerlendirilmesi söz konusudur. Bu açından değerlendirildiğinde memurların sosyal medyadan devamlılık arz etmeyen bir defaya mahsus kazançları yasak kapsamında olmasa da bu kazanç devamlılık gösterdiği takdirde ticaret yasağı kapsamında değerlendirilebilir. 657 Sayılı Kanunun 125 maddesinde ticaret yapmanın Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmiştir.

e) Sosyal medya suçlarından sabıkalı olmak devlet memurluğuna engel mi?

Devlet Memurluğuna engel suçlar 657 Sayılı Kanunun 48 maddesinde düzenlenmiştir. “Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)(1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.” Devlet memuru olma şartlarındandır. Bu suçların sosyal medya ya da başka şekilde işlenmesinin bir farkı bulunmamaktadır. Bu maddede açıklanan suçlar sosyal medya yoluyla işlenirse de memurluğa engeldir.

Avukat
Rıdvan Yıldız